25 Ekim 2012 Perşembe

I Monet

Monet, Argenteuil Yakınlarında Yürüyüş, 1875
Melih, Monet sergisine gidelim diye önceki hafta da aramıştı, artık bu Cumartesi de motive olmasaydım pes diyecektim kendime. Sütiş’te buluştuk. Sütiş’in durumu nedir öyle ya? Önünde oturma grupları, şallar, bekleyene de tam destek. Bir de minimum continuous pressure yöntemiyle trafik yaratmasa daha iyi olacak ama...

Çizim, resim gurusu Melih’in, Sabancı Müzesi’nin yokuşunu çıkarken, ekspresyonizm ile empresyonizm arasındaki farkları, bu akımların çizim, boyama özelliklerini anlatmaya başlaması çok iyi oldu.

Serginin adı: Monet’nin Bahçesi, aslında önemli bir olay. Empresyonizme (izlenimcilik) adını veren Oscar-Claude Monet'nin (1840-1926), yaşamının son 30 yıllık dönemine ait eserlerden oluşuyor. Piposu, paleti, ve yeşil çok orijinal bir gözlüğü de var. Auguste Renoir imzalı Monet ve eşi Camille portreleri de sergide yer alan eserler arasında.

Serginin girişi, Monet’nin evi, düzenlediği bahçesi, köprüsünün olduğu fotoğraflardan derlenmiş ve girişteki duvarlara yansıtılmış sesli bir projeksiyon ile başlıyor. Sonra pipo, palet, gözlük bölümüne geliyorsunuz ki en çok durduğumuz yer burası oldu. Zira ben bu yaşlı paletin bizim baktığımız noktaya göre ters yerleştirildiğini iddia ettim; bu yerleşime göre Monet’nin solak olması gerekiyordu. Tartışmaya arkamızda duran iki kişiden biri daha aynı şekilde düşündüğünü söylerek katıldı. “Hayır, bir sorun yok.” diyen Melih, koşarak Monet’nin fotograflarının olduğu bölüme gitti ve fırçayı sağ eli ile tuttuğunu söyledi. Bunun üzerine “Küratör hata yapmış.” dedim, arkamda duran kız da “Evet, küratör hata yapmış.” dedi. İçimden “Tek bir camekanda 15 dakika duracaksak buradan çıkamayız herhalde.” diye düşünürken, birden serginin tamamını dolaşmış olduğumuzu fark ettim. Toplam 39 eser gelmiş meğersem. Ama gelen eserler bayağı meşhur eserleri.

Monet, İzlenim: Gündoğumu, 1872
Monet bu empresyonizmi nasıl başlatmış? Aslında "İzlenim, gün doğumu” (Impression, soleil levant) adlı resmi ile başlatmış. Empresyonistlere göre sanatçı direkt gerçeği değil, gördüklerinin kendisinde uyandırdığı hislerle kişisel yorumunu ön plana çıkarmalı. Doğa, günün farklı saatlerinde, değişik ışıklar altında farklı görünümler alıyor; ışık değiştikçe sadece biçimler değil, renkler de değişiyor. Monet, bunu kalın fırça darbeleriyle istediği izlenimi uyandıracak renk ve ışık etkisini yaratarak karşımıza getirmiş. Yani bana göre şöyle özetlenebilir: İlk izlenimi kaçırmamak için fırçasını çabuk kullanmış, ayrıntıdan çok bütünle ilgilenmiş. Misal, yazımın kapak resmi olan “Argenteuil’de Yürüyüş”, çok bilinen eserlerinden biri... Resimde bir kadın, bir erkek ve bir çocuk var. Büyük ihtimalle Argenteuil’de yürüyüşe çıkmış karısı Camille ve oğlu Jean... Ama resimde hiçbir ayrıntı yok.

Monet, gerçek bir çiçek delisi; hayatı bahçe düzenlemesi ile geçiyor. Hatta çocuklarının çiçeklere yaklaşmasına izin vermezmiş, “Gidin başkasının bahçesinde oynayın!” diye kışkışlarmış. Bir dönem de Japon sanatına aşık oluyor ve Japon Köprüsü, bahçesi de buradan doğuyor zaten. Kaynağı da şöyle, acayip hoşuma gitti: Amsterdam’da bulunduğu dönemde (1871) bir restoranda saklama kağıdı olarak kullanılan Japon baskılarını görüyor ve görüş o görüş, aşık oluyor. Bundan sonra da 231 Japon gravüründen oluşan bir koleksiyonu oluyor.

Renoir, Madame Claude Monet (Camille), 1872
Camille, sanatçının esin perisi, modeli ve karısı. Yıllarca birlikte yaşıyorlar ve ilk oğulları Jean Monet’nin doğmasından birkaç yıl sonra evleniyorlar (1870). Monet, evlilikleri boyunca Camille Doncieux’nün birçok portresini yapıyor. Enteresandır, Camille’in ölümünden (1879) sonra evlendiği ikinci karısı Alice’in hiç resmini yapmıyor. Karısının yandaki resmini yakın arkadaşı Auguste Renoir yapmış.
  
42 yaşındayken (1883) Giverny’ye taşınıyor ve sonraki hayatı orada oluşturduğu bahçesi, zambakları, Japon köprüsü ve çevresini resmetmekle geçiyor. Farklı hava koşulları ve günün farklı saatlerinde değişen ışık ve rengi keşfetmek, tutkusu haline geliyor. 1900'lerde katarakt sorunu başlıyor ve o gözlerle 60 kadar resim yapıyor. Bu dönemde, çok sevdiği kırmızı ve maviyi ayırt edemediği gibi nesnelerin kenarlarını da seçemiyor. Renkleri çamurumsu görüyor ve resimlerinde sarı tonlar ağır basıyor. Ameliyat olup görme yetisini kazanınca odönem resimlerine sahip çıkıyor, bir kısmını yeniden boyuyor.

Bu arada Sabancı Müzesi'ndeki Müzedechanga da “Monet Mutfakta Olsaydı” adlı bir etkinlik düzenliyormuş. Salı ve perşembe akşamları Monet'nin Giverny sofralarındaki tariflerinden esinlenerek oluşturulan menüyü tatmak mümkünmüş. Anlaşılan sergi bitmeden dört başı mamur empresyonist olacağız. Sergi 6 Ocak'a dek devam edecek. Aslında bir gün Monet'nin Giverny’deki (Paris’e 80 km) evini ve bahçesini ziyaret etmek çok hoş olabilir. "Güllü Yol"da yürümek istiyorum.

Unutmadan, "Monet’nin paleti ters koyulmuş." konusunda yanıldığımı, sergi sonunda Monet’nin paletli resimlerindeki tutuş şeklini iyice inceleyip anladım. “Sorry curator!”. Ancak başka bir iddiayı kazandım. O da açıklamasına bakmadan “Yelkenli” resminin akşam etkisi mi, gündüz etkisi mi olduğu konusunda idi. Melih gündüz dedi, ben akşam. Akşam etkisi kazandı.

Benim en çok sevdiğim Monet resimlerine gelince... Biri 19., biri 20. yüzyıl...
Monet, Güllü Yol, 1920-1922 ve Pourville Kumsalı, Günbatımı, 1882

2 yorum:

diddo dedi ki...

Adamcağız resimlerinin 3000 parçaya ayrılıp sonra zevk olsun diye birleştirilmek üzere insanlara kutu için satılacağını tahmin eder miydi acaba? Valla ben yaptım bir Monet puzzle’ı çok da zevk aldım. Nur içinde yatsın…

Etkin Fare dedi ki...

Bana kalırsa Monet çok güzel yaşamış, genelinde hayatı kendi ekseninde tutmayı başarmış. Gün olur hamile karısını, çocuklarını bırakır resim çizmek uğruna günlerce dönmediği olurmuş. Malum günün saatlerini kaçırmaması gerekiyor ya. Kalan zamanını da davetler, yemeklerle geçirmiş, zaten gurme. Yakın dostlarına yemek hazırlarmış. Hep birlikte yer içerlermiş (Yakın dostlar: Emile Zola, Auguste Renoir, Edgar Degas...). Monet'nin reçeteleri arasında en çok ilgimi çeken tabii ki hardallı patates püresi ile ıtırlı dondurma oldu :) Itırlı dondurmayı akıl edip yapan biri bence kesin nur içinde yatıyordur...