
Asilik etmeyip kış uykusuna yatmış olsam bile, çalındığı anda beni uykudan gayet formda uyandıracak bir albüm var: Caro Emerald’ınki. Esasen Caroline Esmeralda van der Leeuw. Bildiğin Esmeralda yani ama tek farkla, Fransız değil Hollandalı caz vokal. Küçükken okuldaki bir tiyatro oyununda öğretmeninin şarkılı rolü ona vermesiyle, sesi keşfediliyor ve öğretmenini dinleyerek caz okumak için Amsterdam Konservatuvarı’na gidiyor.
İlk albümü Deleted Scenes from the Cutting Room Floor (2010) Türkiye’ye yeni geldi, geçen ay gittim aldım hemen. Hala cd alışverişi yaptığımdan benim için önemli bilgi bu. Hollanda’da satış rekorları kıran albüm, Michael Jackson’un Thriller rekorunu da 30 hafta boyunca liste başı kalarak egale etmiş. Bu sonuç çok hoşuma gitmedi; araya para sıkışmıştır kesin, yoksa Thriller’ı geçemez bence. Ama Caro acayip tatlı pop-caz şarkıları yapmış 40-50’li yılların müzik ve filmlerinden etkilenerek, sesi özgür ve çok enerjik…
Bu şarkıların bana hayal ettirdiği mutlu bir etkinlik var, bir gün birisi düşünür düzenlerse katılırım artık, yeni yıl için de olabilir aslında, kafamda içe sine oturdu. Tamirane, Babylon gibi mekanlar düşünsün bunu ama mekan büyük olmalı, Otto da değerlendirebilir esasında.
Tabii bunun için Caro önce buraya gelmeli, sonra herkesin 40’lı 50’li yılların kostümleriyle katılacağı bir etkinlik olmalı, düz konser demek yazık olur; Caro orkestrasıyla şarkılarını söylerken arkada önce Sabrina, sonra Roma Tatili, sonra The Apartment, sonra da Potiche filmleri gösterilmeli.
Vintage kokteyller ikram edilirken, herkes o dönem danslarını icra etmeli; erkekler reveransla kadınları dansa davet etmeli. Köşede duran duvar piyanosu aslında piyano değil, kokteyl yapıcı olmalı, birkaç tuş kombinasyonuyla tepesinden bardaklar, kadehler dolu şekilde yarısı yere dökülerek fırlamalı, herkes rengarenk kendi içkisini hazırlamalı (bu içki yapıcı için biraz Boris Vian’dan etkilenmiş olabilirim.)
![]() |
Caro Emerald |
Gelenlere o günün anısı olarak, üzerinde hacıvat-karagöz olan yoyolardan dağıtılmalı, yoyonun ipini yere salınca, yoyo Caro’nun şarkılarından Stuck’ı çalmalı. Yoyoların dağıtılmasıyla herkes sinyali almış gibi “Mayom içimde!” diye bağırırcasına üzerindeki kostümü atmalı, altından milenyum kıyafetleri çıkmalı ve yoyo gibi zıpzıplamaya başlamalı.
(Bir hafta önce Londra’daki konserine giden bir arkadaşım, Caro’nun çok güzel bir şov yaptığını, sahneye 50’lerin kostümüyle çıktığını, dekorunun da buna uygun hazırlandığını anlattı. Ama benim hayalimdeki şov, daha ilgi çekici bence.)
Ama ben yine de oraya (50’li yıllardan olmayıversin kime ne) Batman kostümüyle gitmeyi tercih ederim -ya da birisi bunu tercih etsin lütfen- stilize bir Batman olabilirim, belki biraz sırt ve kol kasına ilave olarak bir platformun üzerinde de durursam sorun olmaz sanırım, nasılsa yüzüm kapalı olacak.