Tabii bir heyecan oluştu. Bir Türk operası. Adı Ninatta. Adı
albenili sayılır. Librettisti Ahmet Ümit, bestecisi Türk. Aklıma hemen ilk Türk
operasının yazımı için yönlendirme yapan Atamız geldi. Atatürk, İran Şahının
Ankara’yı ziyareti için Ahmet Adnan Saygun’a besteletmişti ilk Türk operası
Özsoy’u. Yıl 1934. Vizyon sahibi olmak çok başka bir şey. Her ikisine de Allah
rahmet eylesin. Sevdiğim bir Adnan Saygun eserini çalmıştım, göz atmak
isteyenler buraya buyursun.
Oyun 16.00’da. Baktım trafik çok, Kadıköy’e metroyla gitmeye
karar verdim. Gayet kolaymış, tam 1 saatte Kadıköy Çarşıdaydım. Deniz daha
yolda, vakit de var, soluğu Cafer Erol’da aldım. Bol tarçınlı paket bozama
sarılıp ağır adımlarla Süreyya’ya yürüdüm, aa boza ne çabuk bitti!
Yerimiz köşe locada. Dolayısıyla sahnenin sol tarafı görüş alanımızın biraz dışında. Ne yapalım, ara ara balkondan sarktık tabii.
Yerimiz köşe locada. Dolayısıyla sahnenin sol tarafı görüş alanımızın biraz dışında. Ne yapalım, ara ara balkondan sarktık tabii.
Ninatta Operası |
Oyuna gelirsek, Ahmet Ümit bu ilk librettosunu kendisine ait
2006 tarihli Ninatta’nın Bileziği adlı kitabından uyarlamış. Ninatta, besteci
Evrim Demirel’in de ilk operası.
Ninatta esasen bir aşk öyküsü ancak bunun çevresinde hak,
hukuk, adalet, barış gibi temaları yoğun şekilde içeriyor. Hititler
dönemindeyiz, yani Anadolu’nun ilk imparatorluğu; kentleşmeyi, tarımı, ticareti
devlet düzeyine taşımış bir medeniyet. Kurdukları devletin temeli adalete
dayanıyor. ‘Adalet mülkün temelidir’ ilkesini ilk benimseyen medeniyet de
Hititler. Sanat, kültür, müzik ve çalgılarda da çağ açtıklarını biliyoruz.
Ninatta 3300 yıl önce yaşanmış bir aşk öyküsünü anlatıyor
olsa da yeryüzünün en büyük ilk çatışması sayılan Kadeş Savaşı çevresinde
geçiyor. Mısır ve Hitit saraylarının entrikaları, kan, iktidar hırsı ve acılar
içinde yaşanan bir kara sevda. Panku Meclisi’nin soylu kızı Ninatta ile asil
savaşçı Nuvanza, tüm oyun boyunca birbirlerinin adını tekrarlıyorlar.
Ahmet Ümit'in ilk librettosu ile Evrim Demirel'in ilk operası: Ninatta. |
Rejisör Mehmet Ergüven, Ninatta’yı sahnelerken şöyle
söylemiş: ‘... Şu noktada uzlaşalım: Aşk, sınırları zorlamanın ötesinde,
yıpranmış doğrulara teslim olan statükonun silkelenmesiyle eş anlamlıdır.
Unutmayalım: Kurulu düzen yasal olanın tek taraflı belirlendiği bir hücreye
hapseder bizi; aşk, sınırsız özgürlük istenci olarak, bu hücrenin duvarlarını
darmadağın eder hep...’ Çok güzel ifade etmiş.
Makyajlar, Hitit kostümleri ve solistler ile koronun
performanslarını beğendim. Ancak THY’nin Ridley Scott tarafından çekilen 6
dakikalık Super Bowl reklamında olduğu gibi ‘Tam olarak nedir?’ dedim doğrusu. Bazı bazı anlamadım yani Ninatta’yı. Zaman zaman böyle eserlerde seyirciye de bir alan bırakılır, itirazım yok, geçen ay Londra’da izlediğim Çaykosvski’nin Maça
Kızı Operasının sonunun seyirciye bırakılması gibi... Ancak, Ninatta’da bir şeyler eksikti. Benim açımdan tat
vermedi. Aşk acısını anlıyoruz, Kadeş’e giden sevgilisini
bekleyen Ninatta kıvranıyor, tamamdır, ancak oyunun ciddi bir kısmı Ninatta
Ninatta! Nuvanza Nuvanza! diye seslenerek geçiyor. Konu, yer, ve zaman boyutu değerlendirilerek şiirsel bir tarzın tercih edildiği belli.
Ya da bilmiyorum, ben romantik değilim. Sondaki, Ninatta'nın suratını kırmızı rujla boyama bölümü de klişe kaldı maalesef.
Dekorlar daha çeşitli olabilirdi. Madem Hitit var, Mısır
var, savaş var, sembolik bir savaş arabası tasarlanabilirdi. Yine, sahnenin ön
sağında, bir televizyonda dönen ve modern zamanda geçen filmin vermek istediği
mesaj neydi? Şunu mu demek istiyordu: Aşk her çağda acılı, sancılı.
Bahsettiğim televizyon işte bu, temsil arasında birisi çekmiş. Ninatta, Süreyya Operası, 15 Aralık 2018, İstanbul. |
Temsilin bazı bölümlerinde, operanın bestecisi Evrim
Demirel’in sahneye çıkıp canlı video çekimi yapması fikri enteresan, biraz da
zorlama. Bana göre çok dikkat dağıttı. Dağılan dikkati toplamak amacıyla sahne
önündeki televizyonda dönen film yerine, Demirel’in sahne üzerinde canlı
çektiği görüntüler verilseydi çok hoş olabilirdi. Dikkatler direkt televizyona
döneceği için bestecinin sahne üzerindeki varlığı da pastel geçilmiş olurdu.
Suflöz arkadaşların sesleri çok duyuldu, rahatsız ediciydi. Sesli konuşmak ile sufle vermek arasında ciddi bir eşik belirlemek gerekiyor sanırım.
Arinna rolündeki mezzo soprano Jaklin Çarkçı Süreyya izleyicisini selamlıyor. Lütfen Çarkçı'yı daha güzel giydirin, Rake's Operasında da aynı tür etek ve bot giydirilmişti. Ninatta, Süreyya Operası, 15 Aralık 2018, İstanbul. |
Sesinin yanı sıra teatral yönü de çok etkili olan Jaklin
Çarkçı’yı, piyano öğretmenim Esen Abla’yı, bas Caner Akgün’ü, değerli
tenorlar Erdem Erdoğan ve Engin Yavuz’u izlemek çok güzeldi. Hitit askeri
Nuvanza rolündeki Erdem Erdoğan’ın performansını beğendim, makyajı muazzamdı. Ninatta’ya aşık olan İnara’nın babası Zuvappiş rolündeki Engin
Yavuz’u da müthiş yaşlandırmışlar. Oyun kartoletlerine makyaj sanatçılarının da adları yazılmalı. Bu arada İnara rolündeki Serkan Bodur’un
performansı da iyiydi.
Sol başta Zuvappiş Engin Yavuz, ortada Ninatta Özgecan Gençer'i görüyoruz (Yanaklardaki kırmızı ruj da görünüyor). Ninatta, Süreyya Operası, 15 Aralık 2018, İstanbul. |
Ninatta’yı önceki yıldan beri merak ediyordum, son temsile
yetiştim. Türkçe bir opera izlediğim için mutluyum, emek verenlere ve biletleri alıp beni davet eden Denizciğime teşekkür ederim.
Özgün adı: Ninatta
Libretto: Ahmet Ümit
Dünya prömiyeri: 2 Aralık 2017, Kadıköy Süreyya Operası, İstanbul
Orkestra Şefi: Zdravko Lazarov
Rejisör: Mehmet Ergüven
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder