27 Şubat 2013 Çarşamba

Haset Husumet Rezalet ve Nick Muray

Berat Işık, Kelebek Etkisi, 2012
Yalancı bahar günü Pazar günü Melih’le güzel iki sergi gezdik; bununla kalmadık, kendi enstalasyonlarımızı yarattık, özellikle bu kısmı çok eğlenceliydi. Gezimizin ilk kısmı ‘modern’, sonraki kısmı ise ‘kendine gel’ şeklindeydi.

Hep diyorum kendimi çağdaş sanata yaklaştırıyorum, her seferinde farklı bir şey görüyorum. Arter-Sanat İçin Alan’daki sergide de öyle oldu. Adı Haset, Husumet, Rezalet*… Onüç çağdaş sanatçının iç içe geçen işleri galerinin dört katına yayılmış. Binanın iç mimarisi de hoşuma gitti, oda oda, labirent gibi keşfediyorsun. Hele en üst kat tam kutu kutu pense…

Yine Melih’e yakınarak “Aman yarabbi bunun neresi sergilik” dediğim işlerin yanı sıra, çok hoşuma giden çalışmalar da oldu. Beğendiklerimi aşağıda paylaşıyorum. Sergi kapsamında Selim Birsel’in işlerinden "Arka Bahçede Yetiştirilir", galerinin katlar arası merdivenlerine de yansımıştı ki buna bayıldım, hatta “Çıkartma mı ya bunlar” diyerek bayağı bir dokundum. Mekanda merdiven sahanlığından başlayıp, akıllı bir şekilde gidecekleri yönü bilen bir karınca kolonisi gibi süpürgelikler boyunca ilerleyen tank silüetleri bizi aşağıda bir görüntüsü de yer alan 'Arka Bahçe'ye ulaştırıyor.
Selim Birsel, Arka Bahçede Yetiştirilir, 2012
Bir ara dinlenmek için tabureye -çok rahattı- oturmuştum ki birden postala yakınsadığını düşündüğüm botlarımla bu funky tankları birleştireyim dedim ve tabii Melih hemen realize etti. Sonraki katta da Melih’in canlandırmasını yaptık.
Arter, 24 Şubat 2013
Ben bu çağdaş işlere dokunmayı seviyorum, yoksa ne faydası var? Mantığım şu: Bu işler çağdaşımız geçiniyorsa, bizim de çağdaşlar olarak üzerinde hakkımız, emeğimiz vardır. O nedenle de dokunuruz, dokunurken bozarsak da ancak bir çağdaş, diğer çağdaşı bozmuş olur, hatta buna bozmak da denemez, katkı sağlamış olur. İşte dokunduğum bir örnek. Yine de görevli yokken dokundum tabii…
Selim Birsel, Çalı Okulu, 2000

CANAN, Şeffaf Karakol, 1998
“Şeffaf Karakol”, "Arka Bahçede Yetiştirilir"den sonra en beğendiğim eser oldu, Melih biraz özensiz buldu ama ben bir kulp takamadım. Pleksi glas, CANAN’ın sayesinde göze hitap eder hale getirilmiş, gayet hoş ve çevreci… Sanatçı kendi bedenini kullanarak politik şiddete dikkat çekiyor. Bu eserin yapılış yılı 1998 ve sonradan öğrendim Ömer Koç’un özel koleksiyonundanmış… Bu iki eser serginin adı ve konusuna çok yakışan, kendini çok havalı anlatan eserlerdi.

Arter’deki sergi 7 Nisan’da sona eriyor.


‘Modernden çık, kendine gel’ bölümümüz ise Pera Müzesi’nde Nickolas Muray’in fotograf sergisiydi. “Oh be rahatlayabiliriz.” edasıyla 5. kata çıktık, sağdan sağdan başladık.
Nickolas Muay, Camel Cigarettes, Girl in a Pool, 1936
Nick Muray (1892-1965), 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir sanatçı. Aslen Macar ve 21 yaşında Amerika’ya göç etmiş. Portre de çekmiş, reklam da çekmiş. Hatta 1930’lu yıllarda ilk doğal renkli fotoğrafı reklamcılıkta kullanan isim olmuş. Çalışmaları, Harper’s Bazaar, Vanity Fair, Vogue, Ladies’ Home Journal ve The New York Times gibi dergi ve gazetelerde düzenli olarak yayımlanmış. Reklam fotograflarına bayıldım zaten. Hele Camel ve Cola çekimleri muhteşem.
Nickolas Muray, Antonius&Cleopatra, Coca Cola Reklamı, 1935
Kendisi son derece renkli bir kişilik. Hem pilot hem de Amerikan Olimpik Eskrim Takımı üyesi. Bence ayrı bir hobi alanı da Frida Kahlo imiş. Kahlo’ya olan hastalıklı seviyedeki aşkı hoşuma gitmedi. Frida eşinden ayrıldığında, Muray sanmış ki kendisiyle evlenecek ama sonra ne olmuş? Tabii ki Frida onunla evlenmemiş. “E be Nicko, nasıl oldu da bu kadarını tahmin edemedin?” diye sormak isterdim kendisine.
Nickolas Muray, çeşitli portre çekimleri
Melih, bu sergide de sanatsal yetilerini göstererek değişik çalışmalara imza attı; çalışmasının ismini de ben takayım: “Karaltıdaki Aydınlık”.
Pera Müzesi, 24 Şubat 2013
Amerika’daki ünlü fotoğraf ve film müzesi George Eastman House yönetimindeki koleksiyondan derlenen bu sergi, sanatçının 50 yıllık kariyerini çok güzel anlatıyor. Harika çalışmalar var. 21 Nisan’a kadar gezilebilir.
Nickolas Muray, çeşitli dergi ve reklam çekimleri
Sergi çıkışında artık yorulmuş ve acıkmıştık, biraz Salt’ın puflarında oturduk ama gerçekten oturmak için girdik. Sonra da soluğu Fıccın’da aldık ve çerkez mantılarımızın keyfini çıkardık. Patateslisi çok övülüyor ama bana kalırsa kıymalısı daha güzel…

* Arter’in internet sitesinden sergi tanıtımı: "Haset, Husumet, Rezalet", bireyler ve toplumlar arasındaki düşmanlık ve kavganın giderek körüklenip savaşın evrenselleştirildiği bir dünyada, "dostluk", "dayanışma" ve "birlikte varolma" kadar "düşmanlık", "bencil bir güç istenci" ve "ayrımcılık" potansiyellerini nasıl birlikte üretip var ettiğimizi sorguluyor. Bir yandan hepimizin paylaştığı ortak bir yakın tarihi –kısmen de olsa– yeniden ziyaret ederken; başkaları için olduğu gibi kendimiz için de yıkıcı, başkalarına göstermekten çekindiğimiz gibi kendimize de itiraf edemediğimiz, sessiz bırakmayı tercih ettiğimiz olumsuz duyguları ve bunlara ilişkin travmaları da mesele ediniyor.

Hiç yorum yok: