1 Nisan 2012 Pazar

Van Gogh Alive

Yıldızlı Gece (manipüle), Van Gogh, 1899



Abdi İbrahim’in kuruluşunun 100. yılı şerefine getirilen Van Gogh sergisini, sevgili Helokiti, namıdiğer Moşi, diğer bir deyişle Işıl ile gezdik. Emek Kafe'deki kahvaltı seansımızın ardından güneşin bizi çok sevdiği bu Cumartesi günü, sinema planımızı iptal edip Moşi'nin dâhiyane fikri ile kendimizi metro-funiküler-tabanvay vaziyette uzun mu uzun bilet kuyruğunda bulduk.

Sergi alanına ulaşmak için kapkaranlık korku tüneli benzeri bölgeden geçerken epey eğlendik. Bu geçiş alanı sanırım gözleri, loş sergi ortamına alıştırmak içindi.

Van Gogh'un başyapıt üretim ve mektuplarının 40 projektörle duvarlara, sütunlara ve yerlere yansıtıldığını düşünün. Dört bir yanınızdaki resimler kısa aralıklarla değişiyor ama değişirkenki geçişler bile özel tasarlanmış, çok hoş. Işık hareleri her yerde dolaşırken, siz de Arvo Part, Handel, Haçaturyan gibi müzisyenlerin güzel seçilmiş, genellikle piyano müziği eşliğinde, ne tarafa baksam diye serginin hareketli bir parçası oluyorsunuz aslında. Örneğin; Aram Haçaturyan'ın Kılıç Dansı ile tüm hangarı dört dönen kömürlü treni takip etmek, çocuksu bir coşku oluşturdu içimde.


Sonuçta daha büyük, daha geniş bir ortam hayal etmiştim ama fikir orijinal ve özellikle bu kadar çok sayıda olduğunu bilmediğim Japon esintili eserlerini görmek iyi oldu. Bu kadar çok resmine birden maruz kalınca da, Van Gogh’un 20. yüzyıl izlenimci kardeşliğini nasıl sinsice etkilediğini düşündüm.

Bu dijital sergi, sanatı deneyimlemek için yeni bir yol aslında. Böylesi farklı bir anlatım ve sunum için Van Gogh’un seçilmesi de sürpriz sayılmaz, ne de olsa eski kulağı kesiklerden.

Yazının giriş resmi ise çıkıştaki eğlencemiz: “‘Yıldızlı Gece’de FujiMoşi”. Fotografı çeken kızı da epey uğraştırdık. "Olmadı bu, benim Japoniçe gözükmemiş, taam sen sola geç, şöyle resimle uyumlu helezonik poz verelim." filan diyoruz sanki Paris Match’de yayımlanacak fotograf. Kız bakıyor bize ‘bunların kafa neyin kafası’ diye. Neyse sonra o da kaptırdı. "İlkin şu sizin fiyonku bi bağlayım ben, yok bu olmadı, tekrar çekeyim, siz şimdi elinizi biraz daha kaldırın..." Neyse sonunda bunda karar kıldık.

Sergi 15 Mayıs’a kadar Karaköy Antrepo 3'te. Bu dinamik ortam, bizim gibi çocuk hissedenler ve çocuklarla eğlenceli vakit geçirip onları resme yaklaştırmak isteyenler için de ideal.


3 yorum:

IsiL Agyuz dedi ki...

Fujicim, eTkin FaRe'deki ilk yorumumu, nacizane kendimin de bir parcasi oldugum postuna yaziyor olmam, sanirim(!?) egomun bir tezahuru:-) Oncelikle o guzel gunu paylastigimiz icin tekrardan cok merci ve de bu keyifli blogunda bugune kadar olusturdugun tum icerik icin zihnine, ruhuna ve parmaklarina saglik demek istiyorum.. Sevgilerimle:-)

Etkin Fare dedi ki...

Moşicicisi, güzel düşüncelerin için teşekkür ederim. Yeni bir maceramızda buluşmak üzere sevgilerimi yollarken, Afrika, Tayland, Miami hattı ne oldu diye sormak isterim :) Are we lost or laustt :)

Adsız dedi ki...

Zeynepciğim,
Aynı sergiye ben de gittim. Gerçekten çok etkileyici bir sergiydi. Van Gogh'un muhteşem eserleri içinde birbirinden güzel müziklerle yolculuk yapmak gibiydi..
Sevgiler