Kraliyet Ailesi, Kraliçenin doğum gününde, Buckingham Sarayı'nın balkonunda akrobasi uçuşlarını izlerken. Bu fotograf bu yıla ait değil. |
Bugün günlerden Kraliçenin doğum günü. Doğum günü Nisanda ancak resmi tören açık havada yapıldığından Haziranda kutlamayı tercih
ediyorlar.
Tören kıtası yerini almış, 41 top atışı ardından geliyor. 8 Haziran 2019, Londra. |
Geçit töreni, top atışları, askeri tabur yürüyüşleri, akrobasi
uçuşlarıyla tüm gün süren ve halkın izlemek için birbiriyle yarıştığı bir
ortam.
Kraliçe, bu yıl da her zamanki gibi çok şıktı. 8 Haziran 2019, Londra. |
Kraliçe Elizabeth en uzun tahtta kalan İngiliz hükümdarı. Oğlu Charles
dede olalı kaç yıl oldu, kral olamıyor. Elizabeth, torununun torununu da
görecek gibi...
Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF), İngiliz bayrağının renginde gösteri yapıyorlar. 8 Haziran 2019, Londra. |
Kardeşim geç kalktı, ben kahvaltımı yapmıştım, ona da bir
şeyler hazırladım.
Tesco'nun eskitilmiş peynirlerinin üstüne tanımıyorum. Zeytin ve ceviz Türkiye'den. 8 Haziran 2019, Londra. |
Sonra favori kahvecilerimden Hej’e (Somerset House'un içinde) yürüdük, hava açık.
Somerset Londra’daki uğrak yerlerimden. Önceki maceralar için buyurunuz:
(1) ve (2)
Kahveleri içerken akrobasi uçakları üzerimizden geçmeye
başladı. Can’a ‘Buckingham Sarayı tarafına gidelim’ dedim ama istemedi. Daha
afyonu patlamamıştı bence.
Neyse, İngiliz bayrağının renklerinde dumanlarla
geçen uçakları Somerset’ten biraz da olsa izlemiş olduk. Malum, Kraliyet Ailesi
o sırada geleneksel balkon duruşlarını yapıyor, halkı selamlıyorlar. Akrobasi
uçuşları da onlar balkondayken başlıyor. Hani geçmişte Kate ile Meghan’ın ‘kim
önde durdu, kim daha çok göründü’ meselelerinin de çıktığı Buckingham Sarayı
balkonu. Geleneklerine bu kadar bağlı bir millet yok sanırım dünyada.
Kahveleri bitirip Somerset’ten ayrıldık. Hava da açık olunca
bir Chelsea turu yapalım dedik.
Royal Hospital Chelsea, 8 Haziran 2019, Londra. |
Meşhur Royal Hospital Chelsea’nin önünden geçtik. Burası 300
yıllık geçmişi olan bir yapı. Hemen tüm Londra’yı inşa eden Sir Christopher
Wren tarafından Kral II. Charles’ın emriyle İngiliz ordusu gazilerine hizmet için yapılmış bir bakım evi. İlk veteran askerleri 1692 yılında kabul etmiş ve o
günden beri aynı binada aynı mantık ile devam ediyor. İçinde hastanesi, huzurevi,
spor merkezleri, oyun salonları var ve veteran askerlerin günlük ne ihtiyaçları
varsa karşılanıyor. Şu an 300 kişi kalıyor. Müzesi halka açık, hatta rehberli
turları bazı veteran askerlerin yaptırdığı belirtiliyor. Burada kalmak isteyen
askerlerin 65 yaşını geçmesi ve en az 1 yıl İngiliz ordusuna hizmet etmiş
olması şartı var.
Royal Hospital Chelsea, ilk kadın veteranları bu yıl kabul etmiş, cinsiyet ayrımcılığı 300 yılı aşkın süre burada da devam etmiş demek ki... |
Thames kıyısında 60 dönümden fazla bir arazide ve Londra’nın
bugün en lüks semtlerinden biri olan Chelsea’de harika bir bakım evi. Londra
Belediyesi niye bu büyük araziye AnkaPark gibi bir yer ya da birkaç AVM ve lüks
rezidans inşa ederek rant elde etmeyi akıl edememiş ki acaba?
Royal Hospital Chelsea, müthiş bir kompleks, yeri de mükemmel. |
Sakin, geniş sokaklara elit bir hava hakim. Sanatçılar,
yazarlar ve yüksek gelir grubu buralarda yaşıyor.
Bir cumartesi günü Chelsea sokaklarındayız. 8 Haziran 2019, Londra. |
Biliyorsunuz, futbol kulübüyle de meşhur Chelsea semtimiz.
Cheyne Walk, Chelsea, 8 Haziran 2019, Londra. |
Yazar ve sanatçı takımı bu bölgeyi mesken tutmuş. David ve Victoria Beckham, Kylie Minogue, Eric Clapton, Robbie Williams ve Sir Richard Branson Chelsea'de yaşıyormuş. Geçmişte Oscar Wilde, George Eliot gibi yazarlar da aynı şekilde... Yazar Thomas Carlyle da bu sokakta yaşamış diyorlar. Hadi bakalım bir foto olabilir burada.
Chelsea sokaklarındayım. Camdaki kedi gerçek mi karton mu? 8 Haziran 2019, Londra. |
Sonra otobüse binerek bir başka lüks ortama, Kate ve William’ın da semti olan Kensington’a geçtik. Amacımız bu elit ve pahalı
ortamda ekonomik sayılabilecek bir yemek yemek.
Çift katlıda en öndeyiz as always, 8 Haziran 2019, Londra. |
Dünyaca ünlü High Street
Kensighton üzerinde küçük bir Çin lokantası olan Stick&Bowl’da yiyeceğiz.
Stick&Bowl da en az üzerinde bulunduğu cadde kadar ünlü.
Otantik bir yer, beğendim. En fazla 20 kişi alacak
bir dükkan. Dar dar sıralara oturuyorsun, Çinli garson geliyor sipariş alıyor. Biraz beklediğimiz halde garson gelmeyince Can gidip ‘Sipariş vereyim mi mate’ dedi. Adam ise ‘Siz oturun, birazdan geleceğim’ diyerek Can’ı geri
yolladı. Belli ki mutfak da küçük, araya biraz süre koyarak sipariş alıyorlar.
Sıraların üzerinde eskiden bizdeki pideci ve esnaf
lokantalarında da bulunan, su bardağı içinde ince saman kağıdından peçeteler
(ve soya sosu) duruyor. En son Buenos Aires’deki pizzacıda görmüştüm, bence
ülkemizde pek kalmadı. Bunları sıranın karşı tarafındakilerle ortak kullanıyorsun.
Lezzetliydi. Bugün 'stick' denedim, bir dahakine 'bowl' deneyeceğim. Porsiyonlar büyük.
17.30 gibi eve döndük. Biraz dinlenip biletlerini bir gün
önce satın aldığımız etkinliğe, PizzaExpress Live Caz Kulübü'ne geçeceğiz. 21.30’da
Holborn Şubesinde. SoHo ve Chelsea'de de caz şubeleri var.
PizzaExpress’ler ilk etapta basit bir zincir pizzacı gibi
algılanabiliyor, oysa bazı şubelerinin alt katı caz kulübü olarak hizmet veriyor. Ünlü caz gruplarını
ağırlıyorlar, günceli de iyi takip ediyorlar. Biz Tony Momrelle’e bilet
aldık. Bilenler bilir, Incognito grubunun solisti. Ondan önce Elton John,
Gloria Estefan, Sade, Celine Dion ve Andrea Bocelli gibi isimlere vokalistlik
yapmıştı.
O gün Tony, 19.30 ve 21.30 olmak üzere tam iki set birden yaptı.
Hatta mekana vardığımızda ilk seti bitmemişti, biraz bekledik. Aynı akşamda
toplam 4 saat şarkı söylemek, zor iş.
Konser 10’a doğru başladı, burada müzikle beraber yemek
sipariş edebiliyorsunuz. Bizdeki caz kulüplerinde yemek işi çoğu zaman müzik
öncesi halledilir ve müzik sırasında içki servisi vardır. Burada eni konu
pizzalar, salatalar sipariş edebiliyorsunuz. Biz atıştırmalıklardan tercih
ettik ama sağımız ve solumuzda oturanlar öyle yaptı, buram buram sarımsak
kokuyordu ortam konserin ilk yarısında. Bence müzisyenler açısından nahoş bir
durum. Kerem Görsev bu yüzden kulüpleri bıraktığını, artık konser piyanisti olmak
istediğini açıklamıştı yıllar önce. Aynen öyle yaptı da, onun olgunluk
seviyesine göre haklı sayılır. Bırakın müzisyenler ben dahi rahatsız oldum.
Müzik harikaydı, Tony Momrelle’in yeni albüm tanıtım turu
kapsamındaydı bu akşam. Soul, R&B ve caz sound’ları bir aradaydı, hoşuma
gitti. Raul Midon havası hissettim Tony Momrelle’de. Aynı Midon gibi Momrelle
de şarkı yazıyor.
Momrelle, sesini kullanma şeklinden de direkt anlaşıldığı
gibi kilisede gospel söyleyerek müziğe başlamış. Mükemmel bir sesi var.
Konser sırasında Stevie Wonder ile olan komik telefon
görüşmesini de anlattı. Stevie, Tony’yi Japonya’da Incognito grubuyla konser
turundayken bizzat aramış ve saat farkından dolayı komik anlar yaşanmış. Zaten
Momrelle’e 21. yüzyılın Stevie Wonder’ı deniyor. Stevie Wonder’ın ‘Golden
Lady’sini de harika cover’lamıştı. Stevie de bu cover’a bayılmış ve sonrasında Momrelle'in hayranı olmuş.
Tony, tek gecede iki konsere rağmen hiç yorgun gözükmüyordu.
Eğlenceli ve sempatik biri. Konser 12’ye doğru sona erdi.
Güzel müzik dinledik ve gecenin sonuna geldik diye
düşünürken acıktığımızı fark edip evin oradaki Pizza Hut sırasında bulduk
kendimizi. N’apalım burada çorbacı bulunmamaktadır.
Sıcak sıcak yiyelim diye Can tezgahta o an olmayan margherita söyledi. Epey bekledik. Beklerken Can, İngiliz bir dostumuzla (Sabaha karşı 2’de bir İngiliz, en az çakırkeyftir) samimiyeti epey ilerletti. Arada öne geçmeye çalışanlar da oldu sanırım, Can biraz sinirlendi. Sonunda pizzamızı almış, eve doğru yürürken İngiliz arkadaş arkamızdan ‘He is angry but hungry, angry hungry haha!’ filan diye bağırıyordu. Kelime oyunları komikti. Çok güldük.
Sıcak sıcak yiyelim diye Can tezgahta o an olmayan margherita söyledi. Epey bekledik. Beklerken Can, İngiliz bir dostumuzla (Sabaha karşı 2’de bir İngiliz, en az çakırkeyftir) samimiyeti epey ilerletti. Arada öne geçmeye çalışanlar da oldu sanırım, Can biraz sinirlendi. Sonunda pizzamızı almış, eve doğru yürürken İngiliz arkadaş arkamızdan ‘He is angry but hungry, angry hungry haha!’ filan diye bağırıyordu. Kelime oyunları komikti. Çok güldük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder