27 Ekim 2017 Cuma

Yarın arayın

New York’taki ikinci günümüzde kahvaltımızı bir Japon pastanesinde yapmaya karar verdik. Pastane Tribeca’da, ortamı mütevazı. Ancak çalışanlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Kendilerinden geçmişler mi desem, hayatlarından bezmişler mi bilemiyorum. Tezgah ve kasadaki çalışanlar hep Japoniçe ama böyle bir suratsızlık olamaz. Çizgi gözleri neredeyse gözükmüyordu. Canım siz benim uzak akrabam değil misiniz, insan biraz onun hatırına şey eder.
Takahachi Bakery'de kahvaltı, 13 Eylül 2017, New York.


Neyse Japoniçelerin ettiği sıfır yardım sonucunda yumurtalı, balıklı, acılı seçimler yapmışız, güzeldi. Üstüne tatlı olarak matcha roll’u paylaştık egzotik Japon çaylarımız eşliğinde. Batı müziği olsa top 10 yeni moda olsa Japon…
Takahachi Bakery, 13 Eylül 2017, New York.
Ardından NY turumuza katılmak üzere 15 dakikalık bir yürüyüşle Bowling Green’e geçtik. Wall Street, 9/11 Anıtı, NY Borsası ve Battery Park civarlarında turu tamamladık.
Fearless Girl heykeliyle birer anı, 13 Eylül 2017, New York.








Fearless Girl, Charging Bull'a karşı. Süper konumlandırma. Kurumsal yönetim kurullarındaki cinsiyet eşitliğini vurgulamak adına 2017 Dünya Kadınlar Günü'nden beri boğanın karşısında duruyor minik kız. En az 2018'e kadar orada kalacağı söyleniyor ama bence boğa gibi kalıcı olacak o da.
Turdan sonra Eately NY’yi biraz dolaştık.
Eately NY'yi çok beğendim. Devasa ve nezihti.
Akşam 16:45’te meşhur et lokantası Peter Luger’a rezervasyonumuz vardı. Trenle Brooklyn’e geçtik.
Peter Luger Steakhouse'da bir akşam üstü. Güzel bir yemekti. 13 Eylül 2017, Brooklyn.


Zor yer bulunduğu için Ağustos başı Peter Luger’ı aradım, olaylar şöyle gelişti:
Telefona çıkan kadın: “Şimdi size Eylül rezervasyonları için arayabileceğiniz tarihi söyleyeceğim.”
Z: “Tamam bekliyorum.”
Telefona çıkan kadın: “Yarın arayın.”
Z: “Nasıl yani?!”
Telefona çıkan kadın: “İyi günler.”
Telefon kapanır.

Farklı bir müşteri deneyimi. Neyse Eylülde tekrar aradım:
Telefona çıkan kadın: “Akşam saatlerine yer yok.”
Z: “Şu günün akşamına yok mu peki?”
Telefona çıkan kadın: “Yok.”
Z: “Bu günün akşamına yok mu?”
Telefona çıkan kadın: “Yok.”
Z: “Tamam, 13 Eylül 16:45 ok o zaman.”
Telefona çıkan kadın: “Telefonunuzu alayım.”
Z: “+90 5…”
Telefona çıkan kadın: “Lokal numara kabul ediyoruz yalnız.”
Z: “Ben lokalden aramıyorum yalnız.”
Telefona çıkan kadın: “Lokal numara vermeniz gerekiyor.”
Z: “Yok bende lokal numara.”
Telefona çıkan kadın: “O zaman rezervasyon alamıyorum.”
Z: “Ok, lokal numara vereceğim, ancak lokal arkadaşımın teyit için aranmasını istemiyorum.”
Telefona çıkan kadın: “2 gün önceden arıyoruz yalnız.”
Z: “Başka yolu yok mu bu teyit işinin?”
Telefona çıkan kadın: “Siz bizi 2 gün önceden arayıp geleceğinizi teyit edin o zaman.”
Z: “Tamam ben ararım sizi, numarayı veriyorum:…”

Çok daha farklı bir müşteri deneyimi. Bir rezervasyon ancak bu kadar meşakkatli olabilirdi. Ama gel gelelim et muhteşemdi. Efendim şu kadar gün dinlenmiş, bilmem ne yatağında yatmış vs.
Peter Luger Steakhouse, 13 Eylül 2017, Brooklyn.
Garsonumuz Ivan tatlı sert bir dede idi. “Rusya’nın neresinden Ivan Lendl?” dedim, kaçamak yanıtlar verdi. Sanki Rus mafyasını bırakmış da, buraya işe girmiş gibi. Bir sürü de fotograf çekmiş. Bravo! Peter Luger sadece nakit çalışıyor bu arada, haberiniz olsun.
Brooklyn'de bakmaya doyamadığımız bir bina.
Karnımız doyduktan sonra yuvarlanarak Brooklyn sokaklarına çıktık. Brooklyn Apple Store’a girdik, Ebru’nun abisine bir telefon aldık.
Ben biraz zıplayım canım. Müslüman mahallesinde salyangoz diyecektim ki aa pardon Brooklyn di mi burası?!



Sonra da tatlıyı hak ettiğimizi düşünerek OddFellows Ice Cream'in yolunu tuttuk. Dondurma delisi olarak tabii ki önceden araştırmıştım. Dondurmalar güzel, çalışanlar çok yardımcı ve içerisi de çok neşeli idi.
Dondurmasız asla! OddFellows Ice Cream, 13 Eylül 2017, Brooklyn.



Sonra da gece koşusuna çıkmışlarla birlikte sokakları keşfederek Brouwerij Lane’e gittik. Dükkan kapanmak üzere olduğundan minik birer bira içip Brooklyn köprüsüne doğru yola çıktık.
Brooklyn Köprüsü'nde popiş popişe iki triportör. Triportörlere bayılırım ben.
Polis amcalar da rahat foto çekelim diye arkaya geçtiler. Saygının böylesi!


Gece manzarasında Brooklyn’den Manhattan yönü keyifliydi.
Karşıya geçiyoruz, selam Manhattan!


Güzel bir günü daha böylece tamamladık. Ama gecenin sonunda korku filmini de yaşadık. Bkz aşağıdaki fotograf.
Ebru köprüde selfie çekerken birden telefonda bir adamın belirdiğini gördüm. Adamla yanak yanağa poz veriyoruz resmen. Bağırarak arkamı döndüm. Ebru bihaber hala çekiyor. Adama n'oluyoruz dedim, konuşmadan gayet ciddi bakıyor suratıma. Dedim sağır sakata mı denk geldik. Sonradan gülerek konuştu neyse ki, kareye girmek istemiş efendim. Bir de çıktım mı diye soruyor, çıkmışsın işte gerry! Ayrılırken anladık ki adam fotografçı, triportörünü kuruyordu.


4 yorum:

Adsız dedi ki...

Kuzum yine cok guldum, kirildim burada ben :))) Ne hos insansin sen yaa :) bin yasa.

Bu olmadi, birlikte de yapalim, cok nefis bir deneyim Zeynep'cim.

Opuyorum kocaman,
Sebnem

Etkin Fare dedi ki...

Canım benim sen çok yaşa, tabii ki birlikte de yapalım, süper olur :)
Çook öptüm

Ebru dedi ki...

Her gittigimiz mekanin tuvaletinde karsilastigimiz (evet malesef malum cok su icince :)) Takahachi Bakery'de atlanilmayan“Employees must wash hands before returning to work” uyari tabelasi ogrendigim kadariyla FDA Food Code tarafindan zorunlu tutulmaktaymis. Ama ilgimi ceken durum uyaridan ziyade tabelanin asili oldugu yerin musluk ustu/ lavabo arasi bir alanda genel bir tutarlilik gostermesi. Konum itibariyla ancak elini yikayanlar tarafindan gorulebilecek bir alanin tercih edilmesi o zaman neymis “mis” gibi yapmak sadece bize mahsus degilmis dedirttiriyor:)

NY yurus turumuzdaki rehberimiz Jordan’in, genel tavri bizi ayar etse de ozellikle 9/11 sahnesinde yukselise gecen performansi unutulmazdi. Hollywood yildizi havasinda kendinden buyuk laflar edip, akillarda kalma belki de daha cok buyuk bahsisler koparma cabasi aklima geldikce arkadasa en kisa zamanda kariyerinde buyuk bir patlama diliyorum :)

Biyiklarina kurban Ivan bey amca ile sen sanirim lavabodayken aramizda gecen diyalogu da eklemek isterim:

I: “Etinizi nasil tercih edersiniz”?
E: “Cok pismis olmasin tabi malum etin tadi kalmiyor ama cok da kanli olmasin lutfen”
I: “Iyi de biz etlerimizi “dry aging” yontemiyle yaslandiriyoruz, kan darken”?
E: “Ah tabi ya cok pardon agiz aliskanligi, hayallah ahahaa” Ebru ic ses “ Tabi genel egilimim otoburluk olunca yontem hakkinda bilgi sahibi olmamak suc degil ki canim”.
I: Suratta biyik alti bir tebessumle masadan ayrilir..

Brouwerij Lane’e giderken gectigimiz mekanlarda karar degisikligine gidip biraz daha ortami deneyimlemek isterdim, o kadar yola degecek bir tecrube yasatmadi bize malesef. Donuste yanimizdan gecen isigi yerde bisiklet silueti olarak yansiyan bisikletli de pek havali degil miydi:)

Etkin Fare dedi ki...

Evet Jordan ve sahne geçmişi demek istiyorum, ne sahne yarattı gerçekten de :))

Ivan'a bak sen, ben varken ayrı yokken ayrı afra tafralar :)

Brouwerij Lane'e ben bir ara bakmıştım, orası esas take away'miş yaa ben de dedim neden bu kadar bıdık :) gerçi kapanışa 10 dk kala varabildik ya ortamı soluyamamada onun da etkisi olmuş olabilir.