Her şeyin daha fazlasını söylemek lazım. Düşünceleri kalıba soktuğun zaman karşı tarafın kafandakini değil tornadan geçmiş olanı veri kabul ettiğini unutmamak lazım. Diğer yandan Muhammed Ali gibi her ağzına geleni söylememek de lazım. Hem öyle hem de böyle olunca ne yapmak lazım? O zaman çocukluğa inip lazımlığa oturmak mı lazım? En iyi fikir bu galiba… Onun için de bir Jung ya da Freud olmadığımız göre, yine başa dönüyorum: Her şeyin daha fazlasını söylemek lazım. Seviyor musun? Daha fazla söyle. Beğenmedin mi? Biraz daha fazla üzerinde dur. Özlüyor musun? Daha fazla dile getir. Rahatsız mı etti? Vakit yitirmeden hepsini söyle. Takdir mi ettin? Hemen belirt. Korkuyor musun? Dök içini. Zaman geçiyor ve zaman bunlara karşı nötr.
Zor değil bence. Böylelikle daha açık ve daha dürüst olur, neticede de daha anlamlı ve tavırlı oluruz. Gerçekliğin bir derinliği var, mesele bizim kaç katmanlı olduğumuz ya da olmak istediğimiz…
Şimdi Lalo’dan bir bossa nova çok iyi gider. Hem de Katalan Müzik Sarayı’ndan bir çekim. Sesini çok açın. Öğrenmem gereken çok şey var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder