1 Aralık 2012 Cumartesi

Şark Dişçisi

Şark Dişçisi, Şehir Tiyatroları Kağıthane Sahnesi, 23 Kasım 2012
Uzun zamandır çekirdek aile ne bir araya gelebiliyor ne de dışarı çıkabiliyorduk. Hiçbir saniyesini kendime ayırmadığım garip bir haftanın son gecesi için mükemmel kapanış oldu Şark Dişçisi. Oyunun salt ismi bile benim için çok manidar. Öncelikle isimden yola çıkarsam, dişçiden çok çekinen ben, böyle kerpetenle diş çekilen, hastaların çenesinden kafalarının üstüne kadar beyaz bez dolandırarak dolaştığı, dişçinin diş çekerken hastanın bir tarafına ayağını bastırdığı sahneler görüp bir nevi tatmin olacağımı düşünüyordum. Yanılmadım, bu resimlerin hepsi vardı tabii, düşündüklerimden daha yaratıcı diş çekim tarzları da varmış 19. yüzyıl İstanbul'unda ama bu kısımlar tali.

Yine geçen yıl bilet bulamadığım oyunlardan biri. Açıkçası Şehir Tiyatroları Kağıthane Sahnesine varana dek oyunun müzikal olduğunu bilmiyordum. Binanın tam girişine sallandırılan daha çok kumpanya tiyatrosu tarzı bezde "müzikal" yazıyordu. Bir sevindim bir sevindim. Sidikli'den sadece beş gün sonra ikinci müzikal... Ne kadar şanslıydım. Tabii bir an bizimkileri şöyle bir izledim ne diyecekler bu sürpriz karşısında diye. Annem hemen "A a müzikli miymiş, inşaallah replikleri kaçırmam." diye konuya giriş yaptı.

O kadar çok beğendim ki birçok açıdan düşündürdü bu oyun beni. Öncelikle bir İstanbul Ermenisi olan Hagop Baronyan'ın orijinali Ermenice olan eseri oluşu, sonra oyunda bolca rakı, şarap bulunuşu, epeyce dekolte kadın kostümleri, içerikte müstehcenlik derken, bu oyun şehir tiyatrolarında nasıl olmuş da sahnelenmiş diye düşünmeden edemiyor insan. Haksızlık mı ediyorum acaba derken, bu sefer "Daha 6 ay önce Şehir Tiyatroları'nın repertuar belirleme yetkisini bürokratlara veren yeni yönetmeliği nedeniyle istifa eden genel sanat yönetmeninin ardından Topbaş'ın sanat danışmanı Kenan Işık da istifa etmişti." diyorum kendi kendime.* Yoksa bu polemiklere nispet mi? Yine de Şehir Tiyatrolarını kutluyorum.



Müzikal, gezici bir tiyatro kumpanyası aracılığıyla, 19. yüzyıl Osmanlı mizahının önemli kalemlerinden, bir görüşe göre Ermenilerin Moliere'i Hagop Baronyan'ın komedisi... Görüntüde komedi olsa da toplumsal gerçeklikleri göz önüne seriyor. Baronyan (1843-1891) hemen tüm oyunlarında toplumsal konulara değinmiş, başı da sansürle devamlı derde girmiş. Şark Dişçisi'ni de 1869'da henüz 26 yaşındayken yazmış. Yalnız ve beş parasız ölmüş, şaşırmıyoruz herhalde buna.

Zamanın Ermenileri arasında geçen olaylar, birbirini aldatan eşler, görücü usulü evlilikler, kavuşamayan aşıklar, kıskançlık, para hırsı, yalan dolan... Esasen günümüzde de birebir geçerli konular bunlar, sanırım asırlar geçse de bazı gerçekler değişmiyor. Sanki bugün yazılmış gibi.

Parası için kendinden yaşça oldukça büyük Marta ile evlenmiş dişçi Taparnigos'un hovardalıkları ve onun çevresinde gelişen olayları temel alan oyun, bir karnaval havasında başlıyor. Kumpanyanın yöneticisi ve seyirciyle iletişimi sağlayan Kolbaşı’nın (Selçuk Borak) hareketli açılışının ardından, danslar, şarkılar, jonglör gösterileri başlıyor. Kıpır kıpır koltuğa sığamadım bir ara. Koreografiyi de gerçekleştiren Selçuk Borak'a (Özge Borak'ın babası) hayran oldum, o yaşta müthiş formda... Bu arada tüm oyuncular Ermeni şivesi ile oynuyor, şarkıları bile şiveli seslendiriyorlar. Bu konuda ders almışlar.

Oyun çok uzun -3,5 saat- olmasına rağmen öyle bir hipnotize ediyor ki sahnede kendimi dansediyor, şarkı söylüyor ya da dekor taşıyor gibi hissettim. Bu arada eser 143 yıl önce beş perde olarak yazılmış, o nedenle bu haline kısaltılmış demek mümkün. Ben anlamadım, herhalde o yıllarda insanlar tiyatroya sabah girip akşam çıkıyorlardı.

Bir de kostüme fazlaca meraklı biri olarak kostümler ve peruklar-saç-makyaj karşısında kafayı üşütme seviyesine yaklaştım.** Tüm bu kostüm ve saç-makyaj olayı, bu 19. yüzyıl oyununu 21. yüzyıla taşımış ve Tim Burton vari bir fantazya oluşturmuş ya da kumpanya...

Gülmekten öldüğüm replikler:
"Sen ne anlarsın lan kuş lokumu!"
"Benim paramınan adam oldu"
"Ha ha haay Aksaray!"

Bir tane de diyalog:
Marta: Pazartesi gecesi neredeydin?
Taparnigos: Hasta bakmaya gitmiştim.
Marta: Salı!
Taparnigos: Birinin dişini çekmeye...
Marta: Çarşamba?
Taparnigos: Diş doldurmaya...
Marta: Perşembe?
Taparnigos: Diş boşaltmaya... Ha, ha, ha, bizim hanım takvim gibidir. Haftanın bütün günlerini hatasız gösterir.

Müzikalin, bu olağanüstü Engin Alkan rejisi, bu oyuncular ve bu orkestra ile uluslararası platformda yıllarca  sürmesini istiyorum. Cirque du Soleil de ne, olay Şark Dişçisi'nde... Yanımdaki beyefendi oyun sonunda "İyi akşamlar" diyerek ayrılırken ikinci gelişi olduğunu, tekrar geleceğini söylüyordu. Oyun en iyi reji, en iyi kostüm, en iyi oyun, en iyi yönetmen dallarında birçok ödül de aldı.












Özgün Adı: Adamnapuyj Arevelyan
Yazan: Hagop Baronyan
Çeviren: Boğos Çalgıcıoğlu
Reji/Şarkı Sözleri: Engin Alkan - Müzik: Selim Atakan

Prömiyer: 19 Ekim 2011, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, İstanbul
Dekor/Işık Tasarımı: Cem Yılmazer - Kostüm Tasarımı: Tomris Kuzu
Koreografi: Selçuk Borak - Orkestra Şefi: Hakan Elbir
Oyuncular: Kolbaşı: Selçuk Borak - Taparnigos: Çağlar Çorumlu - Marta: Sevil Akı - Yeranyag: Selin Türkmen - Tovmas/Margos: Ümit Daşdöğen - Sofi: Sevinç Erbulak - Markar: Hüseyin Tuncel- Levon: Salih Bademci - Nigo: Emrah Özertem - Giragos: Tuğrul Arsever


* Yönetmen Engin Alkan, konuyu mükemmel özetlemiş: "Tiyatro politik midir? Evet, politiktir ama bu partizan bir anlayışın üzerinde bir politik anlayıştır. Sanat yapısı gereği devrimcidir. Topluma başkaldırmayı ve hakkını aramasını ilham eder." 
** Eğer ilk üç sırada oturmuyorsanız, oyuna kesinlikle opera dürbünü ile gitmekte yarar var, ben öyle yapacağım sonraki sefer.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Zeynep Ablacim merhaba,

Yazin o kadar hos ki, insan boyle guzel etkinlikleri kacirdigina uzuluyor.

Yonetmen Engin Alkan'in "sanat" hakkindaki gorusleri de takdir edilesi gercekten.

Basta Sark Discisi ve Monet Sergisi olmak uzere, Istanbul'daki kultur sanat etkinliklerinin tadini cikarabildigin icin kiskandim seni:)

Roma'dan Sevgilerle,

Selmin

Etkin Fare dedi ki...

Selminciğim merhaba,

Blogu takip etmene sevindim. Eminim Roma'da da en az Istanbul'dakiler kadar ilginç ve güzel etkinlikler vardır :) O anlamda ben de sana imreniyorum.

Sevgiler

Adsız dedi ki...

Merhaba Zeynep,
Bu güzel oyun inanki bu kdar güzel anlatılabilirdi.Tebrik ediyorum.
süper bir yazı olmuş.
sıkı takipçinim bilesin
hahahaayyyyy Aksaray:)

Murat Özel

Etkin Fare dedi ki...

Murat merhaba,

Beğenmene sevindim. Ne güzel karşılaştık ama fuayede. Ben o gün arkadaşlarının tavsiye ettiği İstanbul Efendisi'ne de yer bulmaya çalışacağım.

Ha ha haay Aksaray! :)