4 Ekim 2011 Salı

Design Week mi Boğazkesen mi

Ekim’in ilk Pazar günü yani Istanbul Design Week’in kapanış günü, eski Galata Köprüsü üzerindeki sergi, enstalasyon ve objeleri bir bir inceledik kardeşim ve çocukluk arkadaşım Çağrıyla. Hatta bizzat Red Bull kutularından kendi tasarımlarımızı yapmaya uğraştık, gerçi benimki pek rağbet görmedi ama fikrimi anlamadılar bence. Çağrı’nın çiçek tasarımı epey hoşuma gitti ama. Üstad bravo!

Bisiklet hastası bir insan olarak en çok şu ödüllü tasarımı beğendim, yalnız biraz ağır bir model, artık hafiflik aranıyor ya, gerçi benim mevcut bisiklet bundan daha ağır olduğu için bu, onun yanında hafif kaldı. Özellikle içinden çıkan ışıklı kilidi hoş fikir. Bir de tabii bu bisikletin kontra pedal oluşu çocukluk anılarımı canlandırdı. Çağrı senin mavi bir bisikletin vardı kontra pedal, ne güzel fren yapardın, gerçi arada kafan karışırdı bana yetişemezdin ama…  Tasarımlar arasında bir de türk kahvesi için sade, az, orta, pek şekerli ayrımını gösteren fincan prototipleri hoşuma gitti.  

Açıkçası tasarımlara dokunmayı severim; yasak dinlemem, açıklamalarında yazan hissi veriyor mu, diye ilgimi çekenlere dokundum, hatta oturdum koltuklara. Hollandalılar ne yapmışlar: pek şaşırtıcı değil, laleden oturak -parklarda kullanılmak üzere- öf çok sıkıcısınız. Tasarımcı Murat Babadağ’ın Dua Tamburu adlı çalışması ilginç geldi: Tibetli rahipler, dua tamburlarını çevirerek ibadet ediyorlarmış. Tamburlarda da “İnsanın gerçek özüne selam” yazıyormuş. Resimdeki tamburun üzerindeki pıtırcıkları, pıtırcık sanmayın, onlar Braille alfabesiymiş ve de şunu yazıyormuş: “Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme huzurunu, değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve aradaki farkı bilme bilgeliğini ver.” Bu sözü ilk Nural Teyzemle Oktay Eniştemden duymuştum 15 sene önce. Şunu bir başarsak dünya gözüyle!

Çağrı hemen günün anlam ve önemine uygun şekilde ayakkabılarının reklamını da araya sıkıştırdı: yok şu şekle giriyormuş da yok öyleymiş de, işte burada bir bakın, kimin ayakkabısı daha tasarım duruyor, allahasen? Tabii ki benim. Tamam şaka şaka…

Bu güzel tasarım gezisinin çıkışında birden kendimizi bol müzikli Sivaslılar kermesinde bulduk. Yalnız ben oradan aldığım kadar taze ve enfes bir Beypazarı kurusu yemedim, yani o kermes bir daha ne zaman Çağrı, sen gurmemiz olarak onu bir takip et de yine gidelim.

Kermes sonrası karnımızın iyice acıktığını hissedip Çağrı’nın yeni aldığı İstanbul - Arka Sokak Lezzetleri kitabından 'o piti piti' yöntemiyle Boğazkesen’de bir kebapçıyı seçtim. Sonraki macerayı o anlatsın, benim kalbim dayanmaz.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Istanbul
Arka Sokak
Lezzetleri
( Ansel Mullins & Yigal Schleifer )


Sevgili Etkin Fareler, bugun sizlere 'Istanbul Arka Sokak Lezzetleri' adli kitapdan bahsetmek istiyorum. Kitap boyut yayinlarindan cikiyor ve 4.baskisi 11.90 TL satis fiyati. Bu kitabi 2 kafadar Amerikali yazmis kitap da Istanbul'un cesitli yerlerindeki ufak esnaf lokantalari anlatiliyor ve oneriliyor. Bizde hemen Zeynep ile ilk lokantalardan birini test etmege gittik. Gittigimiz ilk lokanta sayfa 92 deki 'Ismail kebapcisi', bulmasi epey zor oldu meger onunden gecmisiz (burada Can a Tom Tom lugundan dolayi sonsuz tesekkurler :) ) Anam o da ne!!! meger Ismail kebabcisi benim bir donem kaldigim Hostelimin dibi ben de Zeyneplere hava yapicam ya !!! benim tanistigim Tekel bayii Mehmete soruyorum; hani mahalleye hakim gibisinden '' yav Mehmet nerde bu Ismail kebapcisi? '' Mehmete bana bos bir ifade ile '' yan taraaaff '' diyor bende '' himm '' diyerek ciddi bir sekilde cikiyorum ama surtimdaki ifade '' ben zaten biliyordum ama sorasim geldi '' :P neyse fareler
girdik, anam 5 m2 yer kitap da lahmacun oneriliyor, simdi iceri girdigimde saka filan bir yana adamin acemiligi dikkatimi cekti hamur acarken!neden derseniz akliniz da bulunsun pizza,focaccia,
ve lahmacun gibi hamurlari acarken kesinlikle merdane, oklava kullanilmaz iste burada da usta ustaligini gosterip elleri ile acmasi lazim! Incelik ve citirlik onemli neyse usta kata ciktik bizim gibi ellerinde ayni kitapdan olan hippi pippi ogrenciler neyse biz adam basi iki adet lahmacun soyledim ilk 25 dk icinde gozu dolduran guzel bir domatesli salata geldi guzeldi :) sonraki 25 dk da ise diger 6 lahmacun geldi bu arada lokantada toplam musteri sayisi 7 neyse guzel guzel yedik (lahmacuna; dikkatinizi cekiyorum yorum yapmiyorum!! ) hesabimizi sag olsun Can odemis. Benim durmaz cenem basladi usta ile konusma ; aman bir yandan da iyi ki yapmisiz ! adam demez mi yahu geldi buraya iki amerikali lahmacun diye benim esas bransim kebap ( hakkaten de kebaplar super gorunuyordu komurun rengi filan iyidi, etlerde ayni ama biz dedim ya kitabi dinliyelim dedik) ve isin gercegi sahibi oldugunu dusundugum arkdas bize acik acik dedi gelin kebabin tadina bakin dedi bu durustlugu iyi beni de cok mutlu etti.Zaten Zeynep demisti kebabi yesek bende sert ve net bir ses tonu dile ''hayir lahmacun yaziyor lahmacun yiyecegiz'' anam bileydim susardim elin Amerikalilarina guvendik.Velhasil siz Ismail Kebabcisina gidin ve kebap yiyin (adresi vermiyorum sponsor olmadiklari icin :P ) Bir daha ki yazimda sizlere Italyan tarzi domates sosu tarifi verecegim Salsa Pomodoro !

Cagri Burak SAGLAM
Gurme Fare

CDolgun dedi ki...

Selamlar,

Güneşi emme katsayısı had safhada olan beyaz çadırlar altında ultra havadar (!) bir ortamda gerçekleşen (geleneksel) tasarım haftasını neşe içinde geride bırakmaktan mutluluk duyuyoruz. Antin kuntin tasarımlar vardı, çoğu hayal ürünü olan tasarımlar gerçek dünyadan uzak, ticarileşmesi zor görünüyordu. Yine de brava tasarım fareleri!

Dantel bir büfe de kurulmuş, fiyatlar abuk. E tabi dalana dalana insan acıkıyor, yanında gurme fare de var, yemek sohbeti de tetiklemedi değil.

Aşırı akışkan trafiği kritik hızda geçerek Levend'ten metroya, oradan fünikülere akarak tramvaya bağladık. Gurmenin elinde var bir kitap, neymiş boğazkesenmiş. 3G bile zor buldu numarayı, neyse girdik bir şekilde, bakkal sağ olsun!

Gurme kadar bilgili olmasam da ağzımızın tadını bilirik. Güzeldi, eti azdı sadece lahmacunun.

Gidin, ama şiş yiyin. Bir de öncesinde çadırlı bir tasarım haftasına uğramayın, lüzum yok. :)

Etkin Fare dedi ki...

Pardon siz ikiniz hangi alemlerdendiniz acaba? Ama Can seni bizim yanımızda sogukkanlılığını koruduğun için yine de tebrik ediyorum :)