Önce konuk sanatçının bir eseri yayına veriliyor, sonra Tarık Gürcan “Aziz ve muhterem dinleyiciler, daha ilk nağmelerinde tanıdığınız gibi programımızın bu haftaki sanatkarı Zeki Müren’dir” diyor ve müzikli söyleşi başlıyor. Nasıl bir dinleyici saygısıdır, nasıl ince hassas bir duygu dünyasıdır, nasıl bir tane tane anlatımdır, hayranlıkla dinledim. Tabii bunda yapımcı Tarık Gürcan’ın programa son derece hazırlıklı çıkması ve harika bir şekilde yönlendirmesi de etkili. Bu esnada, Anneannemle dinlediğimiz radyo tiyatrosu oyunları aklıma geldi. Ben okula gitmeden evvel türk kahvelerimizi yudumlarken, biten her oyunun ardından oyunu hemen gerçek hayata bağlayan hikayelerini dinlerdim Anneannemin. Tüm radyo tiyatrosu sanatçılarının seslerini tanır; bu oyunda, geçen ay şu oyundaki katil adamı konuşan adam, baba rolünde bak, diye bana hatırlatarak ilgiyle takip ederdi. Hala ediyor gerçi ama artık ayrı şehirlerdeyiz, o neşeli sabahlarımızı özlüyorum.
Programda, Tarık Gürcan’ın deyimiyle beni en çok mütebessim hale getiren anekdot:
Zeki Müren |
Tarık Gürcan: Ben de öyleyim.
Zeki Müren: Öyle mi (gülüşmeler)… Garsona maydanozsuzunu getirmesini rica ettim. Aramızda arkadaşlarla gülüştük. Ertesi gün bir mektup aldım, espritüel bir dinleyicim, yan masada bu hadiseye şahit olmuş. Diyordu ki: maydanoz kelimesinin aslı mide nivazdır ve mide içün çok faydalıdır. Bundan sonra da bana iltifat ederek dut yemiş bülbül darbımeselini hatırlatıyor; maydanoz yememi fakat dut yemememi ikaz ediyordu (çok kibar kahkahalar).
Kendisine henüz cevap yazamadım, fakat radyosunun başındaysa şimdi, müsterih olsun, bundan sonra duta veda edip bol bol maydanoz yiyeceğim.
5 yorum:
Ben Kahır Mektubunu ezbere biliyorum :)
Diğer şarkıları da ezberleyebilmen için bu radyo programının tamamını şu adresten dinleyebilirsin :) kayıt gayet temiz.
http://www.youtube.com/watch?v=z_4fWj0njd4
Ellerine sağlık, bayıldım buna. Bir dönem TRT böyle büyük kişilerin oluşturdukları büyük ve saygın bir kurumdu. Şu anda başka kanallarda gösterilen dizilere bile laf atacak kadar düşmüş; hükûmetle ilişkisinde tuvalet kâğıdı durumuna düşmüş bir kurumdur.
Yazık... Bu arada, ninelerinin ellerinden öpüyorum. Bir ara onun anılarını dinlemek istiyorum.
Gökbörü, teşekkür ederim.
Anneannem bize geldiğinde bir araya getireyim sizi. Kendisinin, annesinden dinlediği ve sanırım tek kelimesini bile unutmadan aktarabileceği çok ilginç Kırım ve Tuna boyu anıları mevcut. Hele bir "Tuna Nehri donarmış, dedem annemi nehirde atla dolaştırırmış,..." diye başlayan bir hikayesi var, o favori...
Böyle bir şey yaparsan beni ne kadar mutlu edeceğini anlatabilecek sözcük yok. Gönül ister ki anlattıklarını kayıt altına alabileyim ama bakalım artık. Şimdilik ellerini öptüğümü söylemeni rica etmekle yetinebiliyorum. Umuyorum askerden sonra Ankara'da da konuk oluruz; böylece çok yormayız Satı Bacı'yı.
Yorum Gönder