19 Ağustos 2019 Pazartesi

St Martin'de Kilise Konseri

Bugün yapacak özel bir şeyim yoktu ve şehri gezmeye karar verdim. Sandemans'ı bilir ve severiz (Avrupa Yakası Dilber Abla konuşmaları gibi oldu). Dolayısıyla internetten Sandemans’ın ücretsiz yürüyüş turuna kaydoldum. Bu yürüyüş turlarını tavsiye ederim, gittiğim şehirlerde varsa katılmaya çalışıyorum, yıllar önce ilk kez Berlin'de gitmiştim, gayet doyurucu, ücretsiz olduğundan beğendiyseniz sonunda bahşiş vermek üzerine kurulu bir modeli var. Bugünkü turun rehberi, uzun süredir Londra’da yaşayan Yeni Zelandalı Charlotte. Turun rotası benim için fazlaca tekrara düşse de memnun kaldım. 

3 saatin sonunda sanki yürümelere doyamamışım gibi aynı gün öğleden sonra 15.30’da başlayan eski şehir turunu (London Old City Tour) da aldım. Fakat bu tur ücretli (14 pound) ve 3 saatten fazla sürüyor. Rehber ise yine Charlotte. Süper! 
Sağdaki kuleli bina St Martin in the Fields, karşısındaki bina National Gallery. National Gallery'nin önü ise Trafalgar Meydanı. Fotoğrafın sağ altında görünen atlı da bunların Corçlardan biri. Hey Corç! (Devamını Hakan Peker yıllar önce bilmişti.)

İlk turun sonunda eve gidip biraz dinleneyim diye düşündüm. Can’ın evinin çaprazında St Martin in the Fields kilisesi var. Şeytan dürttü -yok yok sabahtan dışarıdaki konser afişlerini görmüştüm zaten- akşamki konsere bilet sormak üzere daldım içeri.

Sagrada Familia gibi bir özelliği yoksa kilise gezmem. Ancak kilise konserlerini severim. Ambiyans, akustik ve konser programında seçilen parçaların bestecileri (örneğin kilisede iyi giden Bach, Haydn), solist enstrüman (örneğin org, klavsen) ve dönemi (örneğin barok, romantik), kilise konserlerini daha bir anlamlı kılıyor. Bugün de Handel, Bach, Vivaldi gecesi var. Çok dolu ve kişisel favorilerimi de içeren bir konser programı hazırlanmış. Bilet gişesine indim:

Z: Akşamki konsere yer var mı?
Gişedeki din kardeşim olmayan kardeşim (G): Öğrenci kartınızı göreyim?
Z: Öğrenci değilim (“Öğrenci kartım yanımda değil ama valla bak öğrenciyim, indirimli bilet lütfen” diyemedim, dini mabeddeyiz, çarpılırım filan).
G: Tamam o zaman 25 pound rica edeyim.
Z: Cheers mate! (Aman da ne coştum, te allaam, deseydin ya öğrenciyim)

Bileti aldım ama bir yandan da eski şehir turu var, konser 19.30’da, nasıl yetişeceğimi düşünmeye başladım. Evde biraz atıştırıp bacaklarımı havaya diktikten sonra tekrar Covent Garden’a döndüm ve Charlotte ile buluştum. Sabahki ücretsiz turda üç Amerikalı dışında anglo-sakson yokken, ücretli eski şehir turunun geneli angloydu. İngiliz ve Avustralyalı ağırlıklı bir gruptu, girişte herkes kendini tanıttı ve başladık Strand üzerinden eski şehre doğru yürümeye…

Çok memnun kaldım bu turdan, ilginç güncel ve tarihi bilgiler öğrendim. Rahat dinleyebilmek ve etrafa bakmak için de fotoğraf çekmeye vaktim kalmadı. Fotoğraf çekenler hep geride kaldı ve her şeyi dinleyemedi haliyle. Sabah ve akşam aynı tur rehberi ile birlikte olunca yeni ve eski şehirle ilgili bilgiler güzel birleşti gibi geldi bana.
St James Parkı, 16 Mayıs 2019, Londra. Bu fotoğraf sabahki turdan bu arada.
Örneğin, benim de yürüyüş yapmaktan keyif aldığım St James Park, Kral 8. Henry’nin avlanma alanıymış. Nişantaşı da bizimkilerin atış talimi yaptığı yer, ne yapalım yani. Şaka şaka...

Rupert Murdoch St Bride's Kilisesinde evlenmiş, kilise -adı da üzerinde- düğün pastasına benziyor. Medyacı Murdoch'un Fleet Street'te evlenmesine şaşmamalı.
St Bride's Kilisesi, 16 Mayıs 2019, Londra.
1666’daki Büyük Londra Yangınından sonra hemen tüm şehri Sir Christopher Wren inşa etmiş. St Paul’s Katedrali de buna dahil. Winston Churchill'in cenaze töreni burada yapılmış. Lady Di de burada evlenmişti. Bu kilise 1.400 yıldır burada, vay vay...
St Paul's Katedrali, 16 Mayıs 2019, Londra.

Londra’nın ilk pub’ı Ye Olde Chesire Cheese olarak kabul ediliyormuş. Fotoğrafını çekmemin nedeni ise Samuel Johnson. Yazar ve şair Johnson, yalnız kalmaktan hiç hoşlanmazmış ve bu pub’da çok vakit geçirirmiş. Londra hakkındaki şu sözünü öteden beri bilir, çok severim: ‘"Why, Sir, you find no man, at all intellectual, who is willing to leave London. No, Sir, when a man is tired of London, he is tired of life; for there is in London all that life can afford."’ ‘Londra’yı sevmeyen ölsün’ olarak çevirsek yeridir.
Tam ortadaki altı siyah bina "Ye Olde Chesire Cheese". Minik beyaz tabelası pek belli olmuyor.
16 Mayıs 2019, Fleet Street, Londra.
Tur Tower of London’da bitiyor, Charlotte’a teşekkür edip hızla metroya koştum. Amacım konser öncesi evde biraz dinlenmek. Vakitlice vardım, peynirli sandviç yaptım (Tesco’nun eskitilmiş peynirleri mükemmel), çayla yedim. Biraz da uzandım, of ne gündü, yürü babam yürü. Tam 19.783 adım (13,1 km) atmışım bugünün toplamında. Kardeşim Can duyunca şok oldu.
St Martin in the Fields'da The Belmont Ensemble of London'ın Bach, Handel, Vivaldi by Candlelight konserindeyim.
 16 Mayıs 2019, Londra.
Üzerimi değişip St Martin’e girdiğimde konserin başlamasına 10 dakika vardı. Yerime geçtim, en arkadaki T sırasındayım, 'En önlerde olayım her şeyi göreyim' gibi bir derdiniz yoksa, bu sırayı tercih edebilirsiniz, çünkü daha yüksek, kapısı var ve sağı, solu, üstü kapalı. Kedi değilim ama hoşuma gitti, gerçi bir dakika Aslan burcuyum sonuçta. 
"Kilisenin en son sırası neden daha yüksek? Sınıfın tembelleri buraya oturtulup yüksekte teşhir mi ediliyor? Sıranın adının T olmasının da mı bir anlamı var, T=çarmıh?" gibi paranormal düşüncelere kapılsam da manzaradan memnunum. 16 Mayıs 2019, St Martin in the Fields, Londra.
Yanımda 3 metre boyunda iki Kuzey Avrupalı vardı, sıralara sığamadılar, ahşap oturaklar devamlı garç gurç etti bunlar parmağını dahi kaldırdığında. Bir de o kadar çok içmişler ki Mr Fogg's yanımda bar açtı sandım. Neredeyse 'Siz bir gidip günah çıkarır mısınız İsveç, Norveç aşkına' diyecektim.
Konser programı mükemmel, bu şekilde konser dokümanlarımı sıraya yerleştirince, yanımdaki iki Kuzeyli de cebinden çıkarıp aynısını yaptı. 16 Mayıs 2019, St Martin in the Fields, Londra.
St Martin in the Fields, her yönden aktif bir kilise. Kilise ve hayır faaliyetlerinin yanı sıra, ücretli ve ücretsiz klasik müzik ve caz konserleri, sergiler, kurslar, konuşmalar, oda müziği yarışmaları düzenliyor. Hatta The Academy of St Martin in the Fields adında 1958’de Sir Neville Marriner -en sevdiğim şeflerden birisidir, allah rahmet eylesin- tarafından kurulmuş bir orkestrası var ki dünyaca meşhur. Şu anki müzik direktörleri Joshua Bell, yani o kadar söylüyorum. Ayrıca parti, konferans ve toplantılar için bahçesini ve diğer bazı bölümlerini kiralayabiliyorsunuz.
Yanımdaki dev Kuzeylilere göz deviriyorum. Viking bitti kardeşim, ses yapmayın.
St Martin in the Fields, 16 Mayıs 2019, Londra.
Bina 1720’lerde yapılma ve bence fevkalade. Buralarda ortaçağdan beri muhakkak bir kilise bulunmuş. ‘In the fields’ denmesi de boşuna değil, burası Londra'nın Westminster ilçesine bağlı ve şimdi şehir merkezi olsa da eskiden merkezi sayılmıyormuş (öğlenki eski şehir turunda Charlotte da söylemişti). Yani "O zamanlar buralar dutluktu" demek istemişler.

Konserin tam adı Bach, Handel and Vivaldi by Candlelight. Mum ışığında diyor ancak mum yok, mum efektli şamdanlar var. Mum hissi yaratıyor ama gerçekten. Çalan grup The Belmont Ensemble of London, 1991 yılında kurulmuş ve anladığım üzere barokta iyi uzmanlaşmış. Harika çaldılar, kulaklarımın pası silindi. Klasiği özlemişim. Kilise akustiğinde hafif meditatif, hafif neşe dolu hissettiriyor. En çok da evrensel hissediyorsunuz, bunu tam karnınızdan anlarsınız zaten, özellikle de Vivaldi'nin Dört Mevsim prestolarını dinlerken. Bu arada St Martin, kilise olmasına rağmen Avrupa’nın en iyi konser salonlarından sayılıyor. Denk gelirseniz tavsiye ederim, akustik ve ortam güzel. Yukarıda bizim konserde de çalınan bir Vivaldi-Kış paylaşıyorum, grup başka ancak konser St Martin'den.
'Kiliseyle filan uğraşamam' diyorsanız, direkt Cafe Crypt'e inen bir bölüm de (Üstteki fotoğrafın solundaki camlı top) var. Buradan aşağı iniyorsunuz, kilisede olduğunuzu da anlamıyorsunuz. Mesela caz gecelerine gelin, kiliseye hiç girmeyin, direkt Cafe Crypt'e inin (bilet gişesi de burada zaten). Bence adil ve seküler. St Martin in the Fields, Londra.
Konser arasında kilisenin kafesi Crypt’e inip bir kahve içtim. Atmosferi bizim Yerebatan tadında. Caz gecelerinde buraya sahne kuruluyor ve konserin ilk bir saati boyunca yemek de sipariş edebiliyorsunuz.
Şöyle doğal görünümlü mimarinin hastasıyım. Konser arasında kahvemi içiyorum.
16 Mayıs 2019, Cafe Crypt, St Martin in the Fields, Londra.

Kilise görevlisinin çaldığı zille kalan kahvemi dikip yukarı çıktım. Konser Vivaldi'nin Dört Mevsimi ile 21.30 civarı sona erdi. AzizSt Martin’den çok mutlu ayrıldım.
Ekip selam veriyor. Ortadaki koyu kırmızı kıyafetli olan, şef Peter G. Dyson, aynı zamanda orkestranın kurucusu. 16 Mayıs 2019, St Martin in the Fields, Londra.


Kiliselerin mihraplarındaki İsa figür ve heykellerini bilirsiniz, burada o yok, onun yerine cam pencere konumlandırılmış. Barok kilisede fütüristik bir İsa tarzı. Sonradan baktım İran doğumlu İngiliz bir sanatçının tasarımı, yarışma ile seçilmiş ve 2008'de yerleştirilmiş. Bravo gerçekten! Bu kiliseye sırf bu pencereye bakmak için kısaca girilebilir.
Alkışlar The Belmont Ensemble of London'a. 16 Mayıs 2019, St Martin in the Fields, Londra.

Sadece iki ana materyal ile (çelik ve cam) verilebilecek müthiş bir his bu: Yatayda baksanız bir damla suyun dalgası, dikeyde baksanız II. Dünya Savaşı'nın bir bombası, hiçbir şey bulamazsanız da kilisenin çarmıhı. Muazzam.
St Martin in the Fields'ın doğu penceresinin tasarımına bayıldım.

Hiç yorum yok: