24 Temmuz 2019 Çarşamba

ANNA

Yaşasın çimen, 12 Mayıs 2019, Greenwich, Londra.

Londra’dayım. Arthur Miller’ın serisi oynuyor Old ve Young Vic sahnelerinde. Death of a Salesman’e önceki gidişimde de yer yoktu. Bu kez Young Vic’e bizzat giderek ‘ricacı’ olayım dedim.

Sabah kahvaltımı Ole&Steen’de havuçlu çörek (carrot bun) ve americano ile yaptıktan sonra South Bank’e yürüdüm. Waterloo bölgesi benim bölgeler, önceki gidişlerimde hep o civarda kalıyordum.
Londra'ya iki gelişimde de yer bulamadığım Arthur Miller oyunu, yine denedik, olmadı.
Young Vic’e girdiğimde gişedeki çocuk, hemencecik ‘Hiç bilet yok’ suratı yaptı. Yine de sordum tabii iade bilet olup olmadığını. ‘Niye geldiniz ki telefon açın, gerçi telefon dedim ama çok çok az bir şanstan bahsediyorum.’ dedi. Üzüldüğümü görünce de ‘Zor değilse 18.00’da tekrar gelin, uzun bir sıra oluyor ama az da olsa bilet çıkıyor.’ dedi. ‘Zor biraz bro, cheers’ diyerek uzaklaştım. Günlerden 14 Mayıs, hava mis, South Bank’e doğru tekrar bir uzanayım dedim.
National Theatre'a her gittiğimde aklıma bizim merhum AKM geliyor ve üzülüyorum.

Young Vic’te yer bulamazsam o akşamın ikinci alternatifi olarak seçtiğim ‘Anna’ adlı oyun National Theatre’da. Burası mekan olarak da favorilerimden zaten. İhtiyaç ve su molasının ardından gişeye yöneldim. Bir gişeci ile bir dede vardı. Dede, akşam için bilet almaya çalışıyor. Gerçi almaya mı ‘alamamaya’ mı çalışıyor, çözemedim. Dede, gişeci kızın burnundan getirdi: Yok, ben o sırada oturmam, yok orada sütun var mı, tamam ama o dediğin yeri arayıp eşime sormam gerek, ve benzerleri… Gözlerimi devirmeme ramak kalmıştı ki yan gişenin elemanı kahvesiyle yerine döndü.
Camdan bir duvarın arkasında oynandığından olsa gerek oyun afişi de buna paralel tasarlanmış.

Şanslı günümdeydim. Anna’ya iki iade bilet gelmiş o sabah, ancak yan yana değil ve 'pit flip down' tipi koltuk dedi. ‘Tip önemli değil, fiyat mükemmel, ikisini de alıyorum’ dedim, tane 15 pound. Benim direkt yanımdaki koltuk ise 56 pound. ‘Nasıl oluyor Hintli gardaş?’ dememe kalmadan Hintli dostum açıkladı zaten, meğer bu hem yana hem arkaya açılan koltukların fiyatı indirimliymiş. Biletler elimde mutlulukla sekerek dışarı çıkarken Dede hala gişedeki kıza can çekiştiriyordu. Kim bilir belki onun beğenmediği koltukları ben aldım... 
Üstteki fotografın sağ alt köşesindeki koltuğa pit flip down koltuk deniyor. Pit stop tarzı. Sanırım standart koltuklara göre eni biraz dar. Yoksa yerden yüksekliğinde ve sırtınızı dayadığınız yerde fark yok. National Theatre'ın Dorfman sahnesi, 14 Mayıs 2019, Londra.

Derhal Waterloo Köprüsünden karşıya geçtim. Geçerken Somerset House’a uğradım, bir kahve içerim derken sarayın tarihini anlatan rehberli tura katılmaya karar verdim ve adımı yazdırdım.
Somerset House'da yapacak çok şey var, sergilerden, şık restoranlara, kafelerden, butik dükkanlara kadar...

40 dakika kadar sürem vardı, o arada Somerset’in hemen dışındaki Soho Coffee’den kahvemi aldım, yanımdaki bir iki dilim cevizli sucuk ve şam fıstıklarını da sıfırladıktan sonra tura katılmaya hazırdım.
Birer hamam alır mıyız? Ama buzz gibi. 14 Mayıs 2019, Roma Hamamı, Strand, Londra.
Tur rehberimiz tatlı bir nineydi. Gayet açıklayıcı oldu, sarayın geçtiği tüm aşamaları da öğrenmiş oldum. Normalde halka açık olmayan mahzen bölümüne ve Somerset’in dışından dolaşılıp özel izinle ziyaret edilebilen (Kings College’a komşu) Roma Hamamına girdik. İnşa tarihi net değil ancak 16-17. yüzyıl arası olarak veriliyor. Somerset House'un bahçelerini sulamak için yapılan sarnıcın uzantısı olduğu belirtiliyor. Sarnıcın bu şekilde banyoya dönüştürülmesi ise 18. yüzyılda gerçekleşmiş.
Soğuk Roma Hamamı, 14 Mayıs 2019, Strand, Londra.
Tur sonrası Strand’a yürüdüm. Kırk yılda bir mağazaya giresim tuttu, güzel bir spor ayakkabı beğendim, daha sonra almak üzere evin yolunu tuttum. Saat geç oldu, daha tiyatroya hazırlanacağım. Oyun 18.30’da National Theatre’ın Dorfman Sahnesinde. Aynı kadro, 20.30’da tekrar oynuyor, sanatçılar yorulmadan önceki oyunu izlemek daha iyi tabii.

Biraz dinlendikten sonra kardeşim geldi ve Embankment üzerinden nehrin karşı kıyısına geçtik.

Oyun tek perde, 1 saat 5 dakika ve türü thriller. Allahım her şey çok güzel olacak, çok sevinçliyim. Çıkışta da akşam yemeğimizi yeriz.
Anna, 14 Mayıs 2019, National Theatre, Dorfman Sahnesi, Londra.

Yaratıcı kadro: yazar Ella Hickson ile iki ses tasarımcısı, Ben ve Max Ringham kardeşler. Oyunu headset kulaklıkla dinliyorsunuz, ayrıca oyuncular da camdan bir duvarın arkasında oynuyorlar. Berkun Oya bu camdan sahne işini yıllar önce yapmıştı, çok da güzel oyundu. 5 yıl önce yazdığım yazıya göz atmak isterseniz buradan.
Ajan Zeynep dinlemede. 14 Mayıs 2019, Dorfman Sahnesi, Londra,
Ringham kardeşler, bu oyunun ses tasarımı için tam 5 yıl uğraşmış, inanılmaz. Dolayısıyla Anna’ya bir ses deneyimi de diyebiliriz. Bu arada oyun sırasında her iki kulağınıza farklı sesler de gelebiliyor.
Paul Bazely, Hans Weber rolündeydi. Parti başlamadan önceki son hazırlıkları yapıyorlar. Karı koca birbirlerine çok aşıklar.
1968 yılının Doğu Berlin’inde, Anna ve Hans Weber çiftinin evindeyiz. Doğal olarak merhaba komünizm. Hans’ın terfisini kutlamak için evde bir parti veriliyor. Ses tasarımı o kadar mükemmel ki, Anna’nın yatak odasına girip kapıyı yüzümüze kapatarak kıyafet değiştirirken düğmelerinin açılma sesine kadar duyuyorsunuz. Ya da mutfakta kocasına bir şey fısıldarken, direkt olayın içindesiniz. Veya midesi bulanıp banyoya gittiğinde hiçbir şey görmeseniz de işiterek durumu çok daha iyi anlıyorsunuz. Oyunun teması Anna üzerinden veriliyor, olaylara bakış açımızı Anna belirliyor. Yani örneğin Anna odadaysa, salondaki partinin sesini geri planda duyuyorsunuz.
Anna, 14 Mayıs 2019, National Theatre, Dorfman Sahnesi, Londra.

Komünist dönemin aile ve toplum hayatından bir kesit aynı zamanda bu. Herkes birbirinden şüpheleniyor, kim yalancı kim değil, belli değil. Kulaklık ve camdan duvar bu durumu çok iyi tamamlıyor, biz seyirciler de birer ajan kesiliyoruz. Ortam loş, arada da karartmalar oluyor. Kapılar kapalı olsa da arka planda ne oluyor, ne bitiyor, kulaklık sayesinde tam kadro takipteyiz, camdan duvar da bizleri iyi birer gözcü yapıyor.
Diana Quick'in Elena rolündeki performansını çok beğendim. Kocası tutuklu olan ve komşularının pek görüşmek istemediği Elena, oyun sonunda büyük bir sürpriz yapıyor.

Oyunun thriller etkisi, ev sahibi Anna’nın misafirler arasında bulunan, kocasının yeni amiri Christian Neumann’ın, annesinin savaş zamanı Rus askerlerinin elinde ölümüne neden olan kişilerden biri olduğunu fark etmesiyle, tavan yapıyor.
Max Bennett'in parlak sarı saçları, soluk benizli makyajı, Neumann rolüne süper uymuştu. Genel olarak da performansı iyiydi.

Dünyayı şüphe yönetirken ve herkes birbirini gizlice dinleyip açık bulmaya çalışırken kime güvenebilirsiniz ki? Anna kafayı mı sıyırdı, yoksa birilerinden intikam mı alıyor?
Ortam karışık, kafalar daha karışık. Davetliler iyice gerildi.

Oyunun sonunda oyuncular camın arkasından bizlere selam verirken her biri büyük birer karton pankart tutuyor ellerinde. Toplam 10 kişi, her birinde birer harf, toplamı Nospoilers ediyor. Ha bu arada bizim başka bir şansımız da bu oyunun, gala öncesi özel gösterim olmasıydı, dünya prömiyeri 21 Mayısta yapıldı.
Dormen mi ya bu sahnenin esası aslında? 14 Mayıs 2019, Londra.
Kurallara uyuyor ve ben de burada spoyler vermiyorum (Spoiler’ın Türkçesi neydi? Yok bence).
Oyun çıkışı gözlerim kapalı. Azıcık güneşi gören Londralı tiyatronun önündeki şezlonglarda yayılmacalarda... 14 Mayıs 2019, Londra.

Londra’ya yolunuz düşerse bu ilginç oyunu görün derim. Hadi bir de jargon türeteyim: Bu ‘deneyim tiyatrosu’na gidin.
National Theatre'ın önünde Can'la. Yüzüme nur inmiş. 14 Mayıs 2019, Londra.
Çıkışta da bizim gibi İtalyan ziyafeti çekin, çok iyiydi.
Can sen de rosso giyinmişsin tam. 14 Mayıs 2019, Londra.
Rossopomodoro, Monmouth Street.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Dedeee :)) yine gel, buu sefer o dede gibi ölümüne pazarlık yapalım. Türk’ün gücünü gösterelim sonra da no dude kalsın diyelim gişeden ayrılırken, benim pinter mevzusundaki gibi. :))) Güzel oyun, insana kulaklık aldırır. Noise cancel oldukça herkes kendinin ajanı oluyor bugünlerde sokakta.
Can

Etkin Fare dedi ki...

Türk’ün gücü :) Yalnız haksızlık etme Pinter, 6 döneminde bize biraz iyi davrandı :)
Yorumun son cümlesi de tam bir Londoner yaklaşımı 💫👏🏼😄