6 Şubat 2017 Pazartesi

İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?

İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?, Tiyatroadam, 31 Ocak 2017, ENKA İbrahim Betil Oditoryumu, İstanbul.


ENKA Kültür Sanat Tiyatro Buluşmaları, 24 Ocak’ta başladı. Bu seneki programı tuttum. ENKA’da geçen pazar tarihi Nadal-Federer finalini izlerken duvarda asılı afişten görüp ‘Buna mutlaka gitmeliyiz’ dediğim Nazım Hikmet’in ‘İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?’ oyununa annem ışık hızı ile yer ayarladı.

Bir şey yazmadan önce, bu ekibe ayakta alkışlarımı sunuyorum. Bu dönemde bu cesaret, bu kararlılık içime su serpti. Uzun süre sonra...

Nazım Hikmet’in 1954 yılında kaleme aldığı oyun, Sovyet Rusyasında geçiyor. Bir taşra kasabasında yönetici olan Sergey Konstantinoviç Petrof, mütevazı, çalışkan, bürokrasiye inanmayan, kasaba tarafından da sevilen, sayılan idealist, iyi bir insandır. Öyle ki, kasaba halkı her işlerini hızla halleden, bürokrasi yaratmayan bu yeni amiri hayretle karşılar. İvan İvanoviç ise Petrof’a düşmandır. Petrof bir gün daireye geldiğinde, duvarlarda kendi portreleri ile karşılaşıp şaşırır. İvanoviç ise bir amirin saygı uyandırması ve toplum üzerinde otorite kurması gerektiğini söyleyerek onu etkisi altına alır.
İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?, Tiyatroadam, 31 Ocak 2017, ENKA İbrahim Betil Oditoryumu, İstanbul.

Düşman İvanoviç kim peki? İvanoviç, Petrof’un kötü iç sesi. ‘Var mıydı, yok muydu?’ kısmı da buradan geliyor. Tamam, olay sistem eleştirisi ama Nazım siyaset yapmıyor; insana iniyor ve vicdanı sorguluyor. Bunu yaparken de insanın kötü iç sesini dinleme seviyesine göre düştüğü hali gözler önüne seriyor. Koltuk sahibi olunca, ezer geçerim modelini benimseyip, ‘sistem böyle’ diyerek havuz sistemi içinde eriyip gitmek mi gerek? Yoksa o iç sesin seni zayıflatmasına izin vermeden, insani değerlerini koruyarak ilerlemek mi? Her iki durumda da neler olabildiğini izliyoruz oyunda. Metin delicesine güncel.

Oyunun en dikkat çekici kısımlarından biri de Petrof’un çok aşık olduğu yüzme şampiyonu olan nişanlısı Lucia’ya bile yüz çevirmesidir. İç ses aşk, sevgi bile dinlemez. ‘Senin gibi bir amir nasıl olur da bir yüzücü parçasıyla evlenir’ diyen çevresine/dalkavuklara/iç seslerine yenilir. Ve sonunda beklediği tren istasyonunda, halkın kendisini değil de Lucia’yı omuzlarda taşıdığını gördüğü an bazı şeyleri anlar.
İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?, Tiyatroadam, 31 Ocak 2017, ENKA İbrahim Betil Oditoryumu, İstanbul.
Sovyet rejimini eleştiren oyun, Sovyetler Birliği’inde ikinci oynanışında yasaklanıyor. Nazım Hikmet, oyunu 20. yüzyılın ikinci yarısının başında, yurdundan uzakta yazmış olsa da o zamandan bizi uyarmış resmen. Ha bir de ‘Konstantinoviç’ adı da tesadüf olmasa gerek.

Oyunun bütününü çok beğendim. Bir kere bu metnin içinde bulunduğumuz dönemde seçilmesi göz yaşartıcı. Emrah Eren rejisi muazzam. Dekor, kostüm harika. Dekorların kullanılış şekli ve organikliğini çok iyi buldum. Gerçi tekerlekli düzenekte Petrof’u canlandıran Fatih Koyunoğlu bir iki kez denge kaybı yaşadı, aman dikkat. Özenilmiş bir prodüksiyon. Gerçekten çok iyi. 
Nine, 'Bugün git yarın gel'siz işini hallettiğine inanamıyor.
Oyunculukların tamamı etkileyici. Favorilerim ise Aşkın Şenol, Gökhan Azlağ ve Deniz Özmen oldu. Bu arada oyundaki müzik seçimi ve oyuncuların müzikle uyumlu bir düzen halinde hareket ediyor olmaları da ince düşünülmüş detaylardan. Bu şekilde müziğin de daha çok farkına varıyorsunuz. Bir de iç seslerin ya da dalkavukların meydana çıkması için kullanılan kadeh çevresinde müzikle uyumlu parmak gezdirme ve Petrof’u öylece dondurma fikri muhteşem. Ülkedeki herkese ‘bir’ şey izletme şansım olsa, bu oyunu seçerdim. Aşkın Şenol’un yaşlı nineyi, Deniz Özmen’in de Petrof’un büstünü yapmak üzere (Evet, sonunda büstünü de yaptırıyor) görevlendirilen heykeltıraşı canlandırdığı bölümlere bayıldım. Ayrıca Amir Petrof’un yüzme müsabakası sonundaki halka seslenişi, en az Federer’in Avustralya Açık final konuşması kadar kritiktir.
İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?, Tiyatroadam, 31 Ocak 2017, ENKA İbrahim Betil Oditoryumu, İstanbul.

‘İyi olabilirsin ama sen de yenik düşebilirsin, dikkat et’ diyor Nazım özetle. İnisiyatifi, gücü ele geçirmiş olabilirsin ama sen ve vicdanın nereye kadarsınız hep birlikte? Onu söyle. Ya da İvan İvanoviç var mıydı, yok muydu? Ondan haber ver.

Oyundan hoşuma giden replikler:
Petrof: ‘İnsanlara kağıtlardan daha çok inanıyorum.’
İç Ses ya da Dalkavuk: ‘Hiç daktilosunu taşıyan amir görülmüş mü?’
‘Senden ne amir ne memur olur.’
‘Size öfke yakışıyor, yaraşıyor.’
‘Sevgi iyi güzel ama otorite sahibi misiniz daktilonuz ya da şoförünüzün gözünde?’
Petrof: ‘Otoritem yok galiba.’
İç Ses: ‘Havası olmayan yönetici görevlerini yapamaz!’
‘Otoritenizi süratle yeniden planlamak gerek. Portreleriniz bu yüzden asıldı.’
Petrof (İvanoviç’e yani iç sesine yenildikten sonra): ‘1 zil sizin için (katip için), 2 zil daktilo kadın için, 3 zil şoför için, not alın.’
Petrof’un katibi: ‘Nihayet bağırdı bana, aşağıladı beni. Nihayet bir amire kavuştum!’

Oyun arasında fuayenin yan tarafındaki sergiyi gezme şansımız oldu. Henüz 17 yaşındaki ENKA öğrencisi Defne Cengic'in bu güzel duvar resmini görmekten büyük mutluluk duydum. Karışık teknikle 2016 yılında yaptığı bu çalışmanın adı 'Awakening'. Bu eser ile İstanbul Çocuk ve Gençlik Bienali'ne katılan Defne'nin çalışması sansürlenmiş. Böyle bir oyunun arasında böyle bir duvarla karşılaşmak nasıl bir tesadüftür bilemedim ama sevindiğim kesin.

Hiç yorum yok: