29 Ekim 2016 Cumartesi

Holosen'den Antroposen'e

Amur parsı: Dünya üzerinde sadece 70 yetişkin var. Rusya'nın doğusu ve Çin'in kuzey doğusundaki ormanlarda yaşıyor. Çok kuvvetli ve istikrarlı bir ırk olan Amurun tüyleri yumuşak ve uzun olurmuş. Derin karlarda iyi yürüme uzmanıymış, ayrıca saatte 60 km hıza erişebiliyormuş. Dişilerle işi yoksa yalnız takılmayı severmiş. Bir de bölge seçiminde çok tutucuymuş. Adı ise manidar: Amur (aşk) parsı. Tamam tamam Amur Nehri diye de nehir var, biliyoruz. Kıymayın bu asalete lütfen. 


Dünya dinozorlardan bu yana ilk kitlesel nesil tükenmesi ile karşı karşıya. Yani 65 milyon yıl sonra ilk büyük tür yok oluşu. Mevcut nesil tükenme hızının normallerden 100 kat hızlı olduğu ortaya koyuldu. Dünya tarihinde yaşanan önceki 5 kitlesel tükenişin tamamından daha fazla.

Suçlu kim? Biz. Hava kirliliği, kaçak avcılık ve insanoğlunun diğer eylemleri, pek çok türün varlığını tehdit ediyor.

Yaban hayatıyla ilgili şu zamana kadar yayımlanmış en kapsamlı çalışma olan Yaşayan Gezegen Raporu 3.706 türü analiz etti: 2020 yılına kadar memeliler, kuşlar, sürüngenler ve diğer omurgalı türlerin üçte ikisinin sadece 50 yıllık bir sürede yok olacağı anlaşılmış durumda. Yani insanoğlunun  yeryüzünü fütursuzca ele geçirmeye 1970'lerden itibaren başladığı anlaşılıyor. Rapor, 1970 ile 2012 arasındaki ortalama düşüş hızının %58 olarak gerçekleştiğini, 2020 itibarıyla da %67'ye ulaşmasının  tahmin edildiğini belirtiyor. Independent'ta özeti var.

Süper hızlı tüketim isteği, doğal kaynakların umarsızca talan edilmesi ve kapital hırsları...

Kaçak avcılar, sadece 10 yılda 111bin Afrika filini katlettiler. Dev karıncayiyen ve yeleli kurt, Brezilya'da yaşadıkları bölgeler soya tarlası ve sığır otlağı haline dönüştürüldüğü için yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Kimyasal kirlilik orkalardan kutup ayılarına tüm deniz canlılarını etkiliyor. Himalayalardaki yüzlerce leş yiyici kuşun ise ölü sığırları yediklerinde böbrek yetmezliğinden yere çakıldığı tespit edilmiş. Niye? Çünkü sığırlar ilaçlı.
Kutup ayıları iklim değişikliğinden en fazla etkilenen türler arasında.
Buna niye kutup ayısı diyoruz ki, yakında sadece deniz ayısı olarak sürdürecek hayatını.
İşte bu yüzden jeologlar geçenlerde yeni bir jeolojik devrin resmi ilanını yapmaya çok yakın olduklarını ilan ettiler. Yeni devrin adı Antroposen. Evet, dişinizi sıkın, az bir zaman sonra Antroposen Çağını idrak edeceğiz. Antroposen Yunanca 'insan' anlamına geliyor. Mevcut çağın adı ise Holosen. Holosen, 12bin yıl önce son genç buzul çağının bitmesiyle başlamış ve günümüze kadar sürmekte.

Antroposen Çağını tanımlamak amacıyla bir araya gelen bilim insanları, gezegen üzerindeki insan etkisinin yeterince belirgin hale geldiğini ve bu dönemin Antroposen olarak adlandırılabileceğine kanaat getirdiler. Kısaca, 'Durmaksızın artan nüfus eşliğinde, global köy yapacağız diye tutturduğumuz yeryüzünün içine huniyle ettik, huninin ince borusu da az bir süre içinde yitip gidecek' diyorlar. Bu da Science Dergisinde çıkmıştı.

Bu çalışma grubu, Antroposen'in başlangıcını 1950'lilerden başlatıyor. Bu da pek şaşırtıcı değil, zira 2. Dünya Savaşı sonrası nüfus patlaması ve beraberinde getirdiği tüketim artışı var. Ah bu babyboomer'lar yok mu! Her şey onlardan çıkıyor vallahi. Yine, plastik denen ucubeyi yayarak, nükleer silah kullanarak ve diğer tekno hareketleri yaparak yeryüzüne silinmeyecek ayak izlerimizi bırakmış durumdayız.
Tanıştırayım: yukarıdan aşağıya sırasıyla; kaplan, orangutan, şempanze, Amur parsı, fil,
dev panda, deniz kaplumbağası ve bizon ailesi (Şebnem, burada bir babun eksik ama bence onların soyu tükenmez.).
Aslına bakarsak biz insanoğlunun her hareketi, yaban hayatın güzide varlıklarını yok ederken esasen temiz su kaynaklarını da fena halde etkiliyor. Az sonraki mikro devir de olsa olsa su savaşları olur. Aslında pek 'az sonra' değil. Bkz. şebekesinden 9 günde bir su akan Sana ve yaşadığı iç savaş; su temini = kan davası. Bugün Sana yarın bana. Sonuçta artık kış olimpiyatları da bahar havasında geçiyor. Beni ilgilendirmiyor, ismini değiştirsinler!

Bana ne! Her şey benim olmalı, son kalan arboretum bile imara açılmalı, her yaz ormanlardan ekmek yiyen yangın çıkarıcılar sendikalaşmalı, yakmasak bile orman görebildiğimiz alanlara 'kes kes, derhal kes, bu kadar yeşil bize fazla' anlamına gelen makas tabelaları asılmalı, fosil yakıtlı santraller açmak ana hedefimiz olmaya devam etmeli. Bunlar, bazılarının bünyelerine ilk etapta -mangır cinsinden- çok iyi gelir ama sonraki barsak sendromu büyüleyici değil.

Denver, the last dinosaur, he's my friend and a whole lot more... Bayılırdım bu çizgi filme. Müziğini de hala mırıldanırım:


Hiç yorum yok: