18 Haziran 2016 Cumartesi

Allegrettoların Allegrettosu

Çağrışımlarla yaşayan bendeniz, Melike Karakartal'ın hoşuma giden bu yazısını bitirdiğimde kafamda Allegretto çalıyordu. Tam olarak hayatın müziği bu. Teması, ritmi her şeyi bunu anlatıyor.

Dinle dinle bıkmazsın. Kapitalist düzende insan kendini tüketir, isteklerini yaşayacak cesareti kaybeder, hayatının ana teması korku olur, ‘özgürlük’ metaforu içinde gerçekte köleliğe tapar ama bu müzik, ne tükenir ne yok olur. Ne de sen -bu denli hızlı tüketimde sömürgeleşen yaşantın içinde- ondan bıkmayı başarabilirsin. Bu müzik, gerçekten özgürdür; sevgi ve tutkunluk içindeyken özgürlüğü, değerleri ve erdemi simgeler.

'Klasik müzik mi? Iyy!' diyen varsa, bundan iki doz verin, işlem tamamdır. Beethoven'ın 7. Senfonisinden bahsediyorum. Özellikle de 2. bölümü.

Böyle bir görkem yaratımı, böyle bir kalite anlayışı, böyle bir zeka gösterisi olamaz. Ama olmuştur, Beethoven bunu bize bırakmıştır. Bu eser bize her daim yardıma hazırdır. Çünkü Beethoven çok net olarak kalbini açmıştır. 

The Wiener Musikverein'dan bir kayıt, sevgilim Leonard Bernstein yönetiyor. Rahmet eylesin. Beethoven darılmasın, Leonard da ayrı bir dahi idi.


Bakın Suzan Abla da bu işe kafayı takmış, şef Stéphane Denève ile röportaj yapmış, yazı yazmış.

Birçok filmin ve King’s Speech'in de müziğiydi. Filmi beğenmiştim, Colin Firth’ü de severim.

Hiç yorum yok: