1 Kasım 2018 Perşembe

Hovardanın Sonu

Hovardanın Sonu Operasında Nick Shadow rolünde Işık Belen. Fotograf Korodan Engin Yavuz'a ait. Bence poz ve çekim olarak harika fotograf. Ayrıca opera saç-makyajının iyi bir örneği. Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul.
Uzun süredir operaya gitmemiştim. Esen Abla, İDOB’un Ekim-Kasım 2018 broşürünü gönderince, baktım program dolu. Aradım, The Rake’s Progress ile Falstaff’ı sordum. “Rake’s’i görmedim ama Falstaff’ı gördüm, çok iyi kaçırma” dedi. Süreyya’da biletler 1 ay öncesinden satışa çıkıyor ve son günlere bırakırsanız çoğu zaman iyi yer kalmıyor ya da yan yana bilet bulamıyorsunuz. O nedenle son güne bırakmadım ve biletleri hemen ayarladım.

İş çıkışı adeta koşarak Beşiktaş minibüsüne atladım, oradan iskele ve Kadıköy rıhtım. Deniz’le Süreyya’da buluştuk. Tok gelmiş. Tok ağırlamak zor tabii, bu durumda bendenizi ağırlamak için Saray Muhallebicisi’ne dışarı oturduk. Hava mis. Vakitlice Süreyya’ya gittik, yerimiz mükemmel. Bu, Deniz’in operaya ilk gelişiymiş. İlk opera deneyimini modern bir opera ile yaşayacak.

Operada kulağım İtalyancaya alışkın, İngilizceye ise hiç değil. İngilizce opera, şiirsel ve melodik olamıyor çünkü dilin fonetiği buna uygun değil. Ancak The Rake’s Progress, Rus Igor Stravinsky’nin Amerika’ya yerleştikten sonra bestelediği ve iki Anglo-Sakson şair/librettist tarafından yazılmış İngilizce bir opera. 3 perdelik, 150 dakika ve Türkiye’de ilk kez sahneleniyor.
Hovardanın Sonu Operası, oyun afişi.

Rus besteci, piyanist ve orkestra şefi Igor Stravinsky büyük bir insan. Klasik müzikte modernitenin temsilcisi. Korsakov’un öğrencisi. Rusya’nın üst sınıf ailelerinden birine mensup. Babası da müzisyen. Ayrıca St. Petersburg’da felsefe ve hukuk okumuş. Rusya dışında İsviçre ve Fransa’da yaşamış. Karısı, annesi ve kızının ölümünden sonra da Harvard Üniversitesi’nin davetine icabet ederek 1940 yılında Amerika’ya yerleşmiş. Esasen biz onu bale müziği ile tanıyoruz. Bale müziği repertuvarında Bahar Ayini, Ateş Kuşu gibi meşhur eserler var. The Rake's Progress operasını ise 1948-1951 yılları arasında bestelemiş.

Tom Rakewell adlı hovardanın çöküşünün anlatıldığı operanın esin kaynağı, 18. yüzyıl ressamlarından İngiliz William Hogarth. Igor Stravinsky, Hogarth’ın sekiz tablodan oluşan A Rake’s Progress adlı gravürlerini 1946 yılında Chicago'da görüyor ve çok etkileniyor. Hogarth süper ironik bir adam ve bende yeri ayrıdır. 2014 tarihli şu yazımda Hogarth’a yer vermiştim, isteyenler göz atabilir. Kendisi 1697 Londra doğumlu ve çağdaş karikatürün öncüsü sayılan bir ressam. Eserlerinde döneminin politikaları ve ahlaki değerlerini yerer. Ayrıca ta o dönemde korsana karşı telif haklarının çıkarılması için çalışan bir sanatçı.
Stravinsky'nin esinlendiği, W. Hogarth'ın sekiz serilik gravürünün ilki. Burada ne anlatıldığına bakalım: Genç adam Tom Rakewell'in babası ölüyor, Tom servete konuyor. Hizmetçiler yas tutarken, Tom yeni giysiler için ölçü aldırıyor. Oxford'da öğrenciyken baştan çıkarıp hamile bıraktığı Sarah Young ile evlenme yolunda ama bunu hiç istemiyor. Evlenmemek için kızın annesine para teklif ediyor (elinde demir paralar var) ama reddediliyor. Sarah ise her şeye rağmen Tom'u seviyor. Gravür ve yazı, Willliam Hogarth, 1735.
Hogarth, 1735’te tamamladığı Rake’s Progress gravüründe, kişisel ve toplumsal ahlaki çöküşü komik ögelerle vermeye çalışmış. Hogarth, İngilizlerin tabiriyle “man of leisure”ın (sefa adamı anlamına geliyor; yani sosyal, kültürel, atletik olarak aktif olmak isteyen ancak iş ve aşkta sorumluluk almaktan kaçınan, bu gibi anlarda topu taca atan erkek türü) zamansız tarifini neredeyse 300 yıl önce yapmış. Hogarth’ın bu şekilde başka gravürleri de var. Hatta modern ahlak serisi olarak geçiyor literatürde.

Kendi zamanından 200 yıl önceki gravürlerden esinlenerek eser yazmak da ancak Stravinsky kadar derin kültüre sahip bir besteci tarafından yapılabilirdi. Zaten Aldous Huxley'nin de yakın arkadaşı. Huxley'nin yakini benim de havada karada yakinim sayılır. Allahım, hemen mani yazıyorum:

Hogarth, Huxley,
Ne kadar sevdiğim varsa Stravinsky,
Kaldı bizde Kedi Viski.
Hovardanın Sonu Operasının ilk perdesinde Anne Trulove, Babası, Tom Rakewell ve Nick Shadow'u görüyoruz. 'Oğlum Tom, Londra'da sana iş buldum, gel sen beni dinle diyor.' Baba Truelove. Ancak Tom'un aklı beş karış havada. Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul.

Oyun, Tom Rakewell adlı, tabir-i caizse playboy’un başından geçenleri anlatır. Bir anda hayatına girip Rakewell’in hiç tanımadığı amcasının ona miras bıraktığını söyleyen ve Rakewell’in uşağı rolüne bürünen Nick Shadow, Rakewell’in sonunu hazırlayacaktır.
Anne, Rakewell'in peşinden Londra'ya geliyor ama nafile, Tom Londra sosyetesine karışmış, gününü gün ediyor.
Hovardanın Sonu, Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul.


Rakewell, Shadow’u dinleyerek deliler gibi sevdiği ve evlenme teklif ettiği Anne Truelove’dan ayrılıp Londra’ya gider (Hogarth’ın gravüründe ise Rakewell’in nişanlısı hamile olarak resmedilmiş, adı Sarah Young). Oysa ki Anne’nin babası, müstakbel damadı için bir iş bulmuştur ama Rakewell’in amacı kolay yoldan para kazanmak olduğundan teklifi reddeder.
Tom Mother Goose'un genelevinde. Hovardanın Sonu, Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul

Londra’nın gece hayatında kendini kaybeden Rakewell, burada Baba The Turk adlı sakallı zengin bir kadınla evlenir.
Karısı Baba The Turk bir yanda, biricik aşkı Anne diğer yanda. Ama en önemlisi Rakewell'in şeytanı Shadow, yukarıdan onu izliyor. Hovardanın Sonu, Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul.


Bu sırada Shadow, onu bir gölge gibi takip eder. Rakewell’in hayatına girdikten tam bir yıl sonra hizmetlerinin bedelini tahsil etmek isteyen Shadow, beş parasız Rakewell ödemeyi yapamayınca onu öldürmeye kalkar.
Hastanede ziyarete gelen yine vefalı Anne oluyor. Ancak Rakewell artık bitmiş. Rakewell bu sahnede diyor ki 'Dikkat edin genç adamlar, kendisini Vergil ya da Jül Sezar sananlar, uyandığınız vakit, bulmayın kendinizi bir hovarda olarak'
Hovardanın Sonu, Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul.


Ölümden dönmeyi başarsa da hayatı zindana dönen Rakewell’in hikayesi ise tımarhanede son bulur. Kim bilir? Belki de Nick Shadow aslında şeytandır, yani içimizdeki şeytan ya da kötü yanımız.

The Rake’s Progress’in olağan operalardan biri olmadığını söylemek gerekir, neo-klasik bir eser. Teatral tarafı ağır basıyor ve uzun diyaloglar içeriyor.
Rakewell, Londra'da geceler, uyuşturucu, alkol, fahişeler derken kendinden geçiyor.
Hovardanın Sonu Operası, Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul.

Aytaç Manizade rejisi güzeldi, araştırmacı bir tarafı var hep. Bundan önce de Benjamin Britten'ın yozlaşma ve masumiyet konularını tartışan ünlü operası Kötülüğün Döngüsü'nü (The Turn of The Screw) sahnelemişti, yıl 2011. O rejisini çok beğenmiştim. İlginçtir Kötülüğün Döngüsü, İngilizce lisanda izlediğim ilk operaydı; her ikisinin de rejisörünün Aytaç Manizade olması manidar. Zaten her iki oyunun da çıkışı 20. yüzyıl ortalarına denk geliyor.

Dekorları daha zengin isterdim, ancak içinde bulunduğumuz ortamda, tercih edilen sadeliği anlayabilirim. Örnekse, Manizade’nin Kötülüğün Döngüsü’nün dekorları daha etkileyici idi.

Kostümleri beğendim. Çok emek verilmiş, anglo-sakson tarz ve dönem etkisi güzel yansıtılmıştı.
Kırmızı kostümlü Baba The Turk. Yüzündeki peçeyi bir açıyor, uzun sakalı meydana çıkıyor. Şeytan Nick, Rakewell'e bu kadınla evlenmesini söyleyince, Rakewell, 'Dediklerine göre tüfek sesinden korkmayan cesur savaşçılar bile, bu hanımı görünce kendilerinden geçmişler!' diyor. Çok güldüm buna.
Hovardanın Sonu, Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul.

Gelelim solistlere… Favorim hem teatral yönüyle hem de sesiyle Baba The Turk’ü canlandıran mezzo-soprano Jaklin Çarkçı oldu. Şeytan Nick Shadow’u canlandıran Işık Belen çok iyiydi. Ayrıca Baba The Turk’ün evindeki müzayedeyi yöneten Sellem karakterini canlandıran Ahmet Baykara her zamanki gibi harikaydı.
Üçüncü perdede müzayedeci Sellem rolünde tenor Ahmet Baykara.
Hovardanın Sonu, Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul.
Malum, asıl takdiri Süreyya’nın küçük sahnesinde var olmaya çalışan koro hak ediyor. Sahne arkasından söyleyen koristlere de teşekkür ederiz.
Öldüğü sanılan  Baba The Turk'ün eşyalarının satılıyor. Müzayede kalabalığı toplanmış.
Hovardanın Sonu, Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul.

20. yüzyıl librettistlerinin naifliği de hoşuma gider. Bunun bir örneği Rakewell’in aşkı Anne’in soyadı: Truelove, yani ‘gerçek aşk’.
Oyunun sonunda alkışlar çok güçlüydü. Hovardanın Sonu, Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul.

Çıkışta Deniz beni rıhtıma bıraktı, son vapurla Beşiktaş’a geçtim. Geçerken içim mutlulukla doluydu. Opera özleniyor. Biz Rake’s Progress’in sezondaki son temsilini izledik, ancak sonraki sezonlarda tekrar sahnelenebilir, takipte kalın derim.

Librettodan bölümler... Eh ne diyelim: Arzularının gerçekleşmesi için ruhunu şeytana teslim edersen böyle olur.

''Her hovardayı kurtaramaz,
Aşk ve güzellik sonunda,
Her erkeğe bir Anne (Truelove) verilmez,
Görev olarak.''

''Hovarda ellere,
Kalplere ve zihinlere,
Şeytan her zaman yaptıracak bir iş bulur,
Nazik Bayım, zarif Hanımefendi,
Size de bulur, size de bulur bir iş.''
Hovardanın Sonu, Süreyya Operası, 17 Ekim 2018, Istanbul.


Özgün Adı: The Rake's Progress
Zaman, yer: 18. yüzyıl, İngiltere 
Libretto: W H Auden ve Chester Kallman
Dünya prömiyeri: 11 Eylül 1951, Teatro La Fenice, Venedik
Orkestra Şefi: Igor Stravinsky (Oyunun prömiyerinde 'Bageti ben sallayacağım' demiş, on parmağında on marifet)
Rejisör: Carl Ebert (İstanbul ve Ankara Operalarının kurucusu büyük insan Aydın Gün'ün hocası)


Türkiye prömiyeri: 21 Ocak 2017, Kadıköy Süreyya Operası, Istanbul

Hiç yorum yok: