31 Ağustos 2017 Perşembe

Sanat Giren Eve Doktor Girmez

Vallahi kanıtlandı. Biz zaten kendimizde deneyimlemiştik ama vaka analizleri ve derin araştırmalarla da kanıtlandı: Sanat giren eve doktor girmiyor!

İngiltere'de APPG (all-party parliamentary group) olarak tanımlanan ve hem Lordlar hem de Avam kamaralarının katılımına açık, partiler arası bir araştırma grubu, iki yıl süren ve kanıt bazlı yürütülen araştırmanın sonuçlarını yayımladı.

Buna göre; hastalarına sanatsal faaliyet reçete eden doktorların, doktor başvurularının ve dolayısıyla devletin sağlık harcamalarının ciddi şekilde düşmesine yardım ettiği sonucuna ulaşılmış.

Temmuz 2017'de yayımlanan ve İngiltere'nin iki eski kültür bakanının eşbaşkanlığında yürütülen bu araştırma; sanatın, insanların uzun ve daha kaliteli yaşamalarını sağladığını, onları iyileştirdiğini ve sağlık ve sosyal hizmet harcamalarını azalttığını örnekleriyle gösteriyor.

Bir örnek Gloucestershire'da yürütülen bir projeden (Artlift arts-on-prescription project): Depresyondan kronik ağrılara ve hatta inmeye kadar farklı hastalıkları olan kişilere 8 haftalık bir sanat kursu reçete ediliyor. Bu kişiler şiir, seramik, çizim, mozaik ya da resim gibi aktivitelerle uğraşıyorlar. Sonucunda doktora başvurma oranının %37, hastaneye başvurma oranının da %27 düştüğü gösteriliyor. Bu sonuçlar devletin hasta başına 216 pound tasarruf etmesi anlamına geliyor. İyi para.
İngiltere'deki Strokestra Projesinden bir kare.
Diğer örnek ise Kraliyet Filarmoni Orkestrası işbirliği ile oluşturulan Strokestra. İnme geçiren hastalara yönelik bu projede ise orkestra üyeleriyle birlikte müzik yapan (müzik dinleme, profesyonellerle emprovize müzik yapma, enstrümanları deneme, vurmalı çalgılar ile çalışma, orkestrayı yönetme vb.) hastaların %86'sının semptomlarının hafiflediği ve uyku düzenlerinin iyileştiği gösterilmiş. Adı da güzel düşünülmüş: Strokestra. İnme ve orkestra kelimelerinin birleşiminden türetilmiş. Proje şurada güzel anlatılmış:


Bunun gibi daha birçok çarpıcı sonuca göz atmak isterseniz, raporun özeti burada.

Sanat yapmak ve sanat tüketmek insanı daima yükseltiyor, yaşamı anlamlandırıyor, anlamlı yaşam da iyi hissettiriyor. En azından benim konuyu tarifim bu. İngiliz de bunu kanıtlamış zaten.

Bazıları için anlam dindedir, bazıları için de bilimde. Tüm dünyanın dini kullanışını ve her yöne alet edişini düşünürsek, artık anlam arayışı dinde değil, sanatta olmalı ve böylece insanlar özgürleşmeli diye düşünüyorum.
Serdar Bilgili'nin Nişantaşı Portreleri Sergisi, Ağustos 2017.
Son zamanda anlamlı bulduğum çalışmalardan biri: Serdar Bilgili'nin Nişantaşı'ndaki açık hava fotograf sergisi. Restore ettiği binanın cephesini, Nişantaşı ile özdeşleşmiş kişilerin bizzat kendisinin çektiği siyah-beyaz fotograflarıyla giydiren Bilgili, hoş bir proje yaratmış. Beğendim. 67 metre yükseklik ve 4910 metrekare alana sahip bu çalışmanın yurtdışında da güzel yansımaları olmuş. Buradan göz atabilirsiniz. Bilgili, Guinness Dünya Rekorlar Kitabına da başvurmuş.
Serdar Bilgili'nin Nişantaşı Portreleri Sergisi, Ağustos 2017.
Tüm bina giydirmeleri böyle olsa...

Hiç yorum yok: