9 Haziran 2015 Salı

Angie

Angela Hewitt bir Fazioli ile sahne aldı. 5 Haziran 2015, Kadıköy Süreyya Operası, İstanbul
Ta Şubat ayında almıştım müzik festivali biletlerini Şebnem’in sayesinde. İlk konser kardeşim Can’a kısmetmiş. Cuma iş çıkışı son derece sevimsiz ve dengesiz hava koşullarında -minibüse binecektim ama Can’ın ‘taksiye bin’ direktifi üzerine- atladım taksiye, gayet hızlı şekilde Beşiktaş iskeleye vardım. Can almış eline bir keten helva, beni bekliyordu. Hemen Kadıköy iskelesinde beklemekte olan vapura binip üst kısımda yerimizi aldık. İnsanlar yağmurdan ıslanmış olan oturaklardan kuru olanları seçip oturmaya çalışıyordu. Bir amcaya “otuma otumaa!” diye bağırmamıza rağmen güzelce ıslak yere oturdu, tabii oturmasıyla kalkması bir oldu, açık gri kumaş pantolonunun durumunu söylememe gerek yok; ağzımızı kapatarak epeyce güldük.

Kadıköy'e vardığımızda, Can’ın onca mırın kırınına rağmen dilim pizzalarımızı yedik. Öyle ki mekanın sahibi çıkarken korku dolu gözlerle “Beğendi mi?” diye sordu.
Can'la komiklik, şakalar. 43. İstanbul Müzik Festivali,
Angela Hewitt "İspanyol Manzaraları" konseri, 5 Haziran 2015, Kadıköy Süreyya Operası, İstanbul



Süreyya’ya vardığımızda ise, biraz üşütmüş olacağım ki korkunç bir karın ağrısı baş gösterdi. Bir ara konsere girmemeyi bile düşündüm ama Can’a belli etmedim, fuayede biraz oyalandıktan sonra allahtan geçti de, konser öncesi programında yer alan Ersin Antep ile İspanyol kültürü ve müziği üzerine söyleşinin ikinci yarısına katılabildik.

Konser, 43. İstanbul Müzik Festivali'nin beşinci etkinliği. Teması İspanyol manzaraları. Piyanist ise Kanadalı Angela Hewitt. Hemen aklıma Lleyton Hewitt geldi. Neyse, konumuz müzik. 
Angie Taksim'de, 4 Haziran 2015. Angie bu resmin altına özetle şunları yazmış: "Bu İstanbul'a 3. gelişim. Pazar günü burada seçim var ve onlar için önemli bir gün. Oy kullanmak için Amsterdam'dan gelenler bile var. Bugün yarım saat pasaport kuyruğunda bekledim; iyi bir süre olduğu söyleniyor. Birkaç gün önce İstanbul'a gelen Gidon Kremer iki saat beklemiş. İstanbul dünyanın turistik açıdan 5. popüler kentiymiş. Buna inanabiliyorum."
Konser programı bence harikaydı. Scarlatti’yi severim, Isaac Albeniz’e ise bayılırım. Angela Hewitt aslında bir Bach hele! Yani günümüzün önde gelen Bach yorumcuları arasında yer alıyor. E bakıyorum Domenico Scarlatti de Bach ile çağdaş ve ikisi de barok. Öyle olunca ‘Hewitt herhalde Scarlatti’yi en az Bach kadar iyi yorumlar’ diye düşündüm. Öyle de çıktı. Ayrıca tüm konseri ezbere çaldı.

Scarlatti, bir barok dönem bestecisi olmasına rağmen belki de uzun süre İspanyol ve Portekiz kraliyet ailelerinin hizmetinde çalıştığından, İspanyol ruhuna özgü halk müziği özelliklerini eserlerinde güzel hissettirir. Konser programında yer verilen Scarlatti’nin esasen klavsen için bestelediği sonatlar, piyanoya da gayet iyi gidiyor. Yaşamında eserleri fazla basılmamış olan bestecinin sonatları, İspanya dışında ilk kez Viyana’da Carl Czerny (Çerni diye okunur) tarafından yayımlanmış. Hiç şaşırmadım, zira Czerny’nin cin olduğunu biliyorum. Beni de çarptın Czerny. Il Primo Maestro di Pianoforte kitabını bitiremedim hala, sorry miniş.
Angela Hewitt, 5 Haziran 2015, Kadıköy Süreyya Operası, İstanbul
Ve tabii ki Isaac Albeniz’in İspanyol Süiti. Angela Hewitt gerçekten güzel çaldı. İspanyol süitinin, özellikle Asturias bölümünü 20. yüzyıl itibariyle gitaristlerden çok dinledik. Sanki gitar için bestelenmiş sananlar bile olabilir. Ancak Albeniz bu duygu ve tutku dolu süiti esasen solo piyano için yazmıştır. Süitin konserde çalınan bölümlerinden 3. parça Sevilla, Endülüs kenti Sevilla’ya bir övgü niteliğindedir. 5. parça Asturias ise İspanya’nın kuzeyindeki Asturias bölgesinin bir efsanesini melankoli ve ağıt karışımında sunar. Konserde bir de süitin 7. parçası çalındı ki o da çok neşeli çingene danslarını allegro biçimde sunar. Albeniz hep içimi ısıtıyor.

Şurada tanıdık bir tını ile baş başa bırakıyorum sizi. Angie'den bir Asturias performansı bulamadım ama farklı bir piyanistten bir Fazioli ile çalınmış versiyonunu yakaladım:


Dönüşte Kadıköy rıhtıma yürüyüp sarı dolmuşlarla toplam 15 dakikada Beşiktaş’a vardık. Festivale başlamak için güzel bir konserdi. Adamlar barok olsun, çağdaş olsun her dönemde kendi folklorlarından beslenmişler. O yüzden viva Espana!

2 yorum:

zephyr dedi ki...

Bu Şebnem ben miyim? :)

Etkin Fare dedi ki...

Değil Şebnem, bu başka Şebnem :)