Bir süredir Think Progress'i izliyorum. Bizim basında bence yeterince yer bulmadı iklim değişikliği konusu. Tüm dünya felaketler yüzyılının kapıda olduğunu konuşurken, biz basiretsiz gündemlerin içinde boğuluyoruz.
Eylül sonu açıklanan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin son raporuna göre, son 60 yıldaki küresel ısınma, kesin olarak (%95) insan etkilerinden kaynaklandı. Dünya, 1901-2012 döneminde 0,9 derece ısındı ve 21. yüzyılın sonuna kadar ısınma 2 dereceyi bulacak. 1 dereceyle bu hale geldiysek, 2 dereceyle su ve gıda savaşlarına gideceğiz diye düşünüyorum.
Somutlaştırmak istersek, bir örnek şu: Science Dergisinde yayımlanan rapora göre 2000 yılından günümüze dünya, her dakikada 50 futbol sahası büyüklüğünde ormanı kaybediyor. Türkiye’ye dönelim: Aynı araştırmada 2000 yılından beri özellikle İstanbul’da çok büyük oranda orman katliamı olduğu vurgulanıyor. Yenilerde ise hepimizin bildiği gibi Kuzey Ormanları’na baybay!
Hal böyleyken, Türkiye fosil yakıt endüstrisinin tüm isteklerine uygun şekilde davranarak kömürle büyüme stratejisini sürdürüyor ve birkaç yıl içinde 50’den fazla yeni santral kurulacak. Daha yenileri kurulmadan ülkemiz, 2012 yılı kömürlü karbon salımında dünyada 216 ülke içinde 16. sırada. Geçenlerde Çin’de 8 yaşında bir kız çocuğunun akciğer kanserine yakalandığı açıklanmıştı ve sebep olarak hava kirliliği gösterilmişti, o da eşittir: “kömür”.
İşin ironik tarafı doğal afetlerden zarar gören, hatta yok olan ülkeler, sera gazı salımı neredeyse sıfır olan fakir ülkeler… Şimdi Filipinler'i izliyoruz Haiyan/Yolanda tayfunuyla. Bunun tarihin en güçlü tayfunu olduğu söyleniyor (Zaten belirtiler önceden başlamıştı, Ekim ayında da Filipinler 7,2’lik depremle sarsılmıştı.). Sırf bu vakayla iklim değişikliğinden etkilenen insan sayısı 11 milyon, ölü sayısı 5.600, tahliye edilen insan sayısı 3,5 milyon. Bu rakamlar şaka değil. Atmosferin ısınmasıyla 2100’e kadar büyük tayfunların sayısında %11 oranında artış olacakmış.
Tüm suç hırsla büyümede. Ekonomik büyüme artık "hayat"ı desteklemiyor; sadece köstek oluyor ve öldürüyor. Sürdürülebilir büyüme meselesine ise ülkemiz "Geçti Bor’un Pazarı" eşliğinde mi göz atar ya da hiç göz atar mı? Ne diyorum ben ya?
Bir parça ile noktalıyorum sözlerimi: Joni Mitchell’in 1970 yılında yazdığı ve kaydettiği “Big Yellow Taxi”. Esasen Mitchell’in akustik gitarına, söyleme tarzına ve sondaki kahkahasına tav olduğum bu şarkıyı şu günlerde farklı bir bakış açısıyla dinliyorum. Kadın 1970’te "Çevreyi kirletirseniz, gelecekte bedelini ödemek zorunda kalacaksınız." konulu şarkı yazmış.
Bu şarkı tahmin edilebileceği gibi, birçokları tarafından cover’landı. En meşhurlarından biri Counting Crows’unki. Ben beğenmiyorum ama çok beğenen var, yine de paylaşayım. Bu cover’da kapitalizmin, çevreyi değil bir şarkıyı katledişine şahit oluyoruz. Bu versiyondaki tek güzel şey söyleyenin sesi, o kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder