16 Eylül 2011 Cuma

Yaz, bitme!

Turkuaz anlarımda dinlediğim müziklerle lâcivert zamanlarda dinlediklerim hep farklılaştı. O sabah, hangi cd’yi seçmişsem onu döndürüp dinlemekten sıkılmam, bazen bir hafta aynı müziği dinlediğim olur. Ama her seferinde farklı imgelerle. Bir de yazlık kışlık ayrımım var.

Dalida ise bu kategorinin dışında kalan belki de tek örnek. Yani mevsimlik ya da çoğu zaman lacivertten turkuaza geçmek için ideal. Ama kendisinin sizi tam tersi yöne çekmesi de mümkün. Bazı sanatçıların tüm hayatlarını, hayatlarının onaramadıklarını seslerinden anlarız ya, Dalida da böylesi bir ikon. Ama şu ara yazlık yanıyla ilgilendiğim için cd’sindeki komik parça Itsi Bitsi Petit Bikini’yi dinledikten sonra bir ara radyoya geçtim ve parçanın 1960 yılındaki orijinal versiyonuna denk geldim: Itsy Bitsy Teeny Weeny Yellow Polka Dot Bikini.


60’ların genç idolü Amerikalı Brian Hyland, 16 yaşında bu parça ile çıkış yapmış, aylarca liste başı kalmıştı. Yaz deyince akla mayo, bikini geliyor ve hanımlar için uygun bir tanesini bulmak bazen ciddi çileye dönüşüyor ya, işte bu parça, söz ve ezgilerindeki muzip detaylarla çekingen kadının bikinili plaj halini çok güzel canlandırıyor, birden sarıyor insanı; evrensel tabiriyle son derece amabile. Kadın bir türlü kabinden çıkamıyor da. Dinlerken, insanın içinden “Çık artık kabinden, göster kendini” demek geliyor.

Ama bu parçanın en hoş yorumunu, lirik ve içten yanmalı olarak Dalida ele almış bence. Muhteşem! Parçanın orijinal hali Dalida’nın yorumu yanında ninni gibi kaldı. Bir de ne kadar güzel dansediyor baksanıza.


Asla ölmeyecek bu parça; punk, rock, pop gibi farklı tarzlarda düzenlenip Bulgarca, Fince dahil pek çok dilde seslendirilmiş ve seslendirildiği hemen her ülkede liste başı olmuş. Bir de 61 yapımı bir Billy Wilder komedisinde (One, two, three) Ruslar, bu şarkı eşliğinde bir ajana işkence ediyormuş, bulayım da izleyim o filmi. Billy Wilder, öyle uygun görmüşse iyi olmuştur gerçi…

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Canım kızım,

Benı 60'lı yıllara goturdun. Dalıda ıle ben de dans ederek buyuk bır zevkle dınledım parcayı. Cok hos ve zarıf bır kadın. Nereden aklına geldı guzel kızım? Bu sarkıyı bloguna koymak. Benı cok mutlu ettın bu klasıkler arasına gırmıs sarkıyı tekrar dınleme fırsatı verdıgın ıcın. Tesekkurler Zeynoma.

Gökbörü Öztürk dedi ki...

Nereden girmişsin konuya, nerelerden geçirmişsin ve nereye bağlamışsın... Çok hoşuma gitti.

Özellikle ruh hâllerini gök tonlarıyla tanımlaman çok hoş olmuş. Bunu neden ve nasıl yaptığın da aklıma takılmadı değil. Gece-gündüz lacivert-turkuaz mı yoksa İngilizce'deki "blues"dan mı yola çıktığını merak ettim.

Brian Hyland'ın Sealed With a Kiss, Dalida'nın Portofino dışında şarkılarını dinlemiş oldum sayende. Tam da anlattığın gibi "utangaç kadın"ın durumunu eğlenceli bir dille anlatmış (Fransızca bilmediğimden İngilizce yorumu tabiî). Benim seçimim gene de Brian Hyland olurdu. Düzenlemesini daha çok beğendim. Dalida daha tiyatral ve çocuksu...

Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim; 16 yaş nedir yahu? Brian Hyland da bir çeşit Küçük Emrah'mış. Brian koş..!

zephyr dedi ki...

Eski gunler geldi aklima... "I found my love in Portofino" :)

Etkin Fare dedi ki...

Gökbörü, bitirdin beni :) Küçük Emrah mı? Aslında hakkın var. Yani ben de genç idol filan diye geçiştirmeye çalıştım ama adam döneminin de ikonu yani. Sorularına gelirsem, turkuaz denizi ve yazı, lacivert de geceyi ve zaman zaman da düşük modumu tarif ettiği için...

Şebnemim, Portofino'yu da ne güzel söyler değil mi, her daim yüreğimizde :)

Annecim, dansını ben de görseydim ya :)

diddo dedi ki...

Orta 1'de bu parçanın da içinde yer aldığı bir rock 'n roll potporisi eşliğinde kendi çabalarımızla dans gösterisi hazırlamıştık. Haftalarca hazırlandığımız dansı din öğretmenimiz kimsenin gülmediği bir espri ile (bu dansı din derlerinde mi öğrenmişiz)yarıda kesmiş bizimle alay etmişti. O yüzden şu an parçayı dinleyince kendisine olan "sevgim" canlandı.

Bu arada Ajda bunu Türkçe yorumlamamış mı yaw? Kendisi dünya üzerindeki bütün parçaları Türkçe okumamış mıydı? :)

Adsız dedi ki...

Yazıyı ilk okumaya başladığımda yazacağım yorumla ilgili bir fikir beliriyor kafamda; ilerledikçe konular ordan oraya öyle bir geçiyor ki (ama çok başarılı geçişler) ben de unutuyorum ne yazacaktım diye; onun için böyle manasız şeyler yazıyorum sanırım :)
Görüşmek üzere; Akif.